Başbakan parti kongresinde Avrupa Birliği'nden hiç söz etmedi, buna karşılık cumhurbaşkanı meclis konuşmasında bu birliğe katılma hedefimizi hatırlattı ya, fitneciler "ikilik yaratmak" için şimdi de bunun üzerine atladılar... Kimler mi? Hem yalan yazıp, hakaret edip hem de "hesabını sorarsa" diye korkanlar.
Erdoğan'ın Avrupa Birliği'ne girmekten "vazgeçtiğini" ileri sürüyorlar.
Hemen söyleyelim: Vazgeçmedi ama umudu iyiden iyiye azaldı.
Başbakanın konumu bu da, sokaktaki vatandaşın farklı mı?
Başbakan, halkının "hislerine tercüman" olmakla suçlanıyor yani.
Hemen de hatırlatalım: Avrupa Birliği'ne girmek istemeyenler Türk bürokrasisi ve Türk faşistleri, almak istemeyenler de Avrupalı yöneticiler ve halklarıdır. O yöneticiler de kendi halklarının duygularını yansıtmaktan başka bir şey yapmıyorlar.
Bir kere, 2023 yılından önce bu üyeliğin gündeme gelebilmesi, hiçbir şekilde, tekrar ediyorum, hiçbir şekilde sözkonusu değildir.
Ondan sonra da, devrin Avrupalı yöneticileri sözbirliği edip he diyecekler, bu da yetmedi, tek tek her üye ülkenin halkına referandumla sorulacak. En kıytırık bir tek ülkeden, ama bir tek ülkeden bile "hayır" çıkarsa konu kapanacak!
Bu durumda başbakanı suçlamaya ne hakkınız var efendiler? Olmayacak duaya amin demekte geri durduğu için mi suçluyorsunuz?
AB, girilmesi sıkı sıkı kayıtlara bağlanmış ama "nasıl çıkılacağı" hiç düşünülmemiş, tuhaf bir konfederasyon... Evet, bir birlik değil, bir federasyon da değil, bir konfederasyon. Ama tam olarak onun kurallarına da uymuyor, ne deve ne kuş...
Bu yüzden, Yunanistan'ı "kovmak" istiyorlar ama çare bulamıyorlar.
Bizim ulusalcıların "milli hâkimiyetimiz elden gidecek" diye hop oturup hop kalktıkları sözde birliğin, ne ortak bir başkanı var, ne bir merkezi hükümeti, ne ortak başbakanı, ne ortak ordusu, ne ortak polisi... Ortak vize konusunda bile anlaşamadılar, su koyuverenler çıktı.
Ortak parlamentosu var ama bir anayasası bile yok! Olacaktı, Fransa ve Hollanda halkları istemediler.
Ortak bir Merkez Bankası var. Ortak bir parası var gibi görünüyor ama ona da Büyük Britanya ve Danimarka halkları yanaşmadılar... Yeni üyeler ve aday ülkeler de ortak para fikrine son derece soğuk bakıyorlar. Macaristan, Polonya ve Bulgaristan avroyu istemiyorlar.
Çünkü Alman boyunduruğuna gireceklerini biliyorlar! AB, Almanya'nın borusunun öttüğü, diğer ülkelerin onun peşinden sürüklendikleri bir "finans topluluğu" yalnızca.
Almanya bu suretle tarihi intikamını almış, iki kere silahla ele geçirmeye çalışıp başaramadığı Avrupa'yı bu sefer parayla dize getirmiş oluyor yani. Bizim, iki kere kuşatıp alamadığımız Viyana'ya şimdi usulca sokularak iyi kötü yerleştiğimiz gibi!
İşte bu yüzden Fransa'da bile halkın yarısı birlikten çıkma yanlısı. "Amerika'nın AB konsolosu" gibi davranan İngiltere de bu konuda yeni bir halkoylaması yapacakmış. Ayrılma yönündeki eğilim de büyük çoğunlukta...
Avrupa, daha ilk ciddi krizde yelkenleri suya indiriverdi. Dağılması, muhakkak değilse bile kuvvetle muhtemeldir.
Hükümet bunu "vakitlice" gördü ve ekonominin rotasını kalkınmakta olan "üçüncü dünyaya" çevirdiği gibi siyasi rotayı da "alarga" tutuyor. Gerçekçi ve ileri görüşlü olduğu için başbakanı tebrik edeceklerine bir de suçluyorlar...
Bir de korku tabii, adama onca haksızlık ettik, ya hesabını sorarsa?