İnsanoğlu bir aşırı uçtan öbür aşırı uca rahatlıkla geçiverir, sonra sonra, adam sıfatını hakediyorsa, ortasını bulur...
Örneğin, "eski komünistlerin faşist olmaları" Türk kamuoyuna hiç de yabancı değildir. Bu yaratıkların bizde örneği çoktur.
Yunanistan'da da böyle... Son olarak da, kendisini Zülfü Livaneli'den başka artık hiçkimsenin ciddiye almadığı Mikis Theodorakis, Türk televizyon dizilerine karşı çıkmış. "Kimliğimiz elden gidiyor" demiş.
Vallahi Türk dizilerine ben de karşı çıkıyorum ama kötü sinema oldukları, kötü oyunculuk sergiledikleri için. "Kaldırılsın, yasaklansın" demedik.
Ayrıca, siz adam gibi iki dizi yaptınız da biz mi burada oynatmadık?
Yavrum Miki, kimliğiniz bu kadar dandik mi ki bizim iki dandik dizimizle elinizden gidiyor?
Hani ne oldu üç bin yıllık kültür mültür?
İşin magazini bir yana, Yunanistan kötüye gidiyor. Yalnız ekonomi alanında da değil. "Zihniyetler" bozuldu.
Türk dizilerine önce faşistlerin, sonra kilisenin, şimdi de karta kaçmış eski komünistlerin nefret kusmaları, bu insanların "kimyalarının" da bozulduğunu gösterir.
Ekonomik krizin içinden hiçbir şekilde çıkamayacak, amansız dış borcunu avrodan çıkıp drahmiye dönse de ödeyemeyecek olan komşumuz, adım adım faşizme sürükleniyor. Almanya'da da böyle olmuştu.
Şimdilik öfkelerini "garibana", Pakistanlı, Afganistanlı göçmen işçilere kusan faşistler, yakındır, önce Türkler'e, sonra da "Türk tohumu" diye aşağıladıkları, buradan gitme Rumlar'a saldıracaklar.
Yangından kaçarak ya da daha sonra mübadelede gitmiş ve artık orada kök salmış eski göçmenlere değil, şu son elli yılda gitmek zorunda bıraktıklarımıza...
Bu insanlar son zamanlarda son derece tedirgin oldular.
Huzurları kaçtı.
Aralarında "dönmeyi" düşünenler var ama buradaki kökleri de koparılmış olduğundan "arafta" yaşıyorlar.
Hükümet dinlere ve kültürlere saygısında samimiyse, bu insanlara, özellikle İstanbul'a dönüş yapmak isteyen eski hemşerilerimize kucak açmalıdır.
Bu, onları Türk vatandaşlığına hemen geri almak şeklinde de olur... Oradaki işini tasfiye edip burada iş kurmak isteyeceklere faizsiz ya da düşük faizli kredi sağlamak şeklinde de... "Yer göstererek" de, eskisi gibi mülk edinmelerine yardımcı olarak da...
Yoksul gençleri Türk devletinin memurluğuna kabul ederek de...
Aksi takdirde, günün birinde Suriyeliler'e kurduğumuz gibi "mülteci kampları" kurmak zorunda kalmayalım!
Biz birey olarak kendi payımıza düşecek olanı karşılamaya elbette hazırız, tanışlarımıza, arkadaşlarımıza, dostlarımıza bir süre evimizi de açarız, ama bizi aşan bir boyutu var bu işin, o da hükümetin kapsama alanındadır.
Rum arkadaşlarım orada "vatanımızdan koparıldık" diye sızlandıkça benim burada gözlerim doluyor.
Azıcık Türkiye'yi yönetenlerin de dolsun. Eski vatandaşlarımızı geri kazanalım.