Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Ayten Hanım'ı anma biçimleri

Türkçe sözleri çakmadır ve dandiktir.
"Türk'e Türk propagandasının" kalitesiz örneklerinden biridir. Haybeden hamasettir. Geçen gün kaybettiğimiz Ayten Alpman'ın "Memleketim" şarkısından sözediyorum.
Şarkının aslı Fransızca'dır, Mireille Mathieu söyler, bir köyde keman çalan yaşlı ve kör bir kemancıyı anlatır, şirindir ama Mathieu'nün en iyi şarkılarından biri de sayılmamıştır.
Sonra Fikret Hanım (Şeneş) tuttu buna Türkçe sözler yazdı, Ayten Hanım da pek beğenmedi ama arkadaş hatırı için tuttu söyledi, pek de ilgi uyandırmadı.
Fakat Kıbrıs çıkartması günlerinde bu şarkı bu şekliyle TRT ekranından bomba gibi patladı, birdenbire, neredeyse "gayrı resmi milli marşımız" haline geliverdi.
Yunan düşmanlığının simgesi oldu.
O kadar ki, Eurovision yarışmasında sıra Yunanistan adına katılan şarkıya geldiği zaman TRT yayını kesiyor, yerine bunu çalıyordu...
Merhume herhalde bu kadarına kendisi de şaşmıştır.
Şaşmaması gerekirdi, bu olay, bu memleketin "el bestesiyle gerdeğe girme" geleneğinin son örneklerinden biriydi.
Öncesi de vardı. Bu gelenek, ormana giden üç fındıkçı kızı anlatan ve azıcık da açık saçık bir İsveç türküsünü alıp onu neredeyse milli marşımıza yakın bir "resmi türkü" haline getirmeye kadar dayanıyordu: "Dağ Başını Duman Almış"...
Haklıydı Ayten Hanım, bir başkadır benim memleketim. Ayten Alpman, o memleketin bir başka kesimine jazz söylerdi eskiden...
Site Sineması'nın üstünde "Çatı" diye bir gece kulübü vardı, orada. O zamanlar evli olduğu İlham Gencer'le birlikte. İlham Bey henüz politikaya bulaşmamıştı, ben küçüktüm, yaşım tutmuyordu, gidemiyordum ama İstanbul Radyosu'nda dinliyordum.
Site Sineması'nın henüz berbat olmadığı, girişinin dükkanlarla dolmadığı, girişinde mükemmel bir kafeterya olduğu zamanlar... Elli yıl öncesi... Kent Sineması'nın yerinde de, Sait Faik'in son nefesini verdiği, sonradan Osmanbey'e taşınıp Ömür Kliniği olacak Marmara Kliniği'nin yıkıntıları var... Kent'in girişinde de önceleri bir kafeterya olduğunu kaç kişi hatırlar?... Bambaşka bir Şişli...
Sonra Ayten Hanım pop müziğine döndü. Mükemmel bir jazz şarkıcısı olup da arabeske yönelince kendini bitiren Zerrin Özer gibi, mükemmel bir pop şarkıcısı olup da alaturkaya dönünce kendini harcayan Nükhet Duru gibi... Ama Ayten Hanım bitmedi.
Ömrüm oldukça, benim kulaklarımda hep "Tek Başına" şarkısıyla kalacak.
Bu da çakma ama, çakmanın mükemmeli. İtalyanca aslını Milva söyler: "Da Troppo Tempo"... Ülkü Aker'in Türkçe sözleri aslına çok yakın ve eşdeğerdir.
"Uzun zamandır hasret kaldım yüzüne... Muhtacım inan senin bir tek sözüne... Yalvarsam, ağlasam, kapansam dizine, döner miyiz yine eski günlere?... Söyle, buldun mu aradığın aşkı, söyle... Yoksa yalnız mısın sen yine, benim gibi boynu bükük, gözü yaşlı, tek başına?... Yine eskisi gibi beraber olsak, ne olur sanki geçenleri unutsak, hayat bitse, dünya dursa, ölüm bile olsa, biz hiç ayrılmasak..."
Bu şarkı bana, 1973'te sırılsıklam aşık olduğum bir kızı hatırlatır. Şimdi torunu bile vardır sanırım. O kendini bilir. Ayrıntıya girmeyelim.
Ayten Hanım'ın ölüm haberini alınca onun da aklına benimle birlikte bu şarkı gelmiş midir?
Yok, eski günlere dönmeyelim, o ancak şarkılarda geçerlidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA