Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Halkını seven sayar da

Yeri cennet olası hocam Tahir Alangu, altmışlı yılların son demlerinde bize şöyle demişti: "Sloganlarla düşünmek mümkün değildir... Türkiye'de sol, sloganlarla düşünmeye çalıştığı için kaybedecek!"
Öyle de oldu.
Hiç akıllanmaya niyetli adamlar olmadıkları için, aynı hatayı bugün de yapıyorlar, herhalde yirmi ikinci yüzyılda da yaparlar.
"Bağımsız Türkiye" diyorlardı. Bunun "NATO'dan çıkalım" anlamına geldiğini biliyorlardı ama Amerikan gizli servislerinin bunu söyleyene neler yapabileceği hakkında bir fikirleri yoktu. Silivri ve Hasdal'a sorup bu konuda bilgi edinebilirler.
"Tek yol devrim"... Oysa evrim diye de bir yol vardı (Rus sosyalistleri dikta kurmak yerine bu yolu seçselerdi yetmiş beş yıl acı çekilmezdi.)
"Mahir, Hüseyin, Ulaş... Kurtuluşa kadar savaş!"... Savaşta yenilmek de vardır. Savaşları haklı olanlar değil, güçlü olanlar kazanırlar.
"Ata binmiş eşekler, millet sizden ne bekler?"... Proje bekler, yatırım bekler, kalkınma bekler, iş bekler, aş bekler...
"Yabancı sermayeye hayır"... Yerli sermaye birikimimiz "otarşi politikası" sürdürebilecek kadar güçlü ve yeterliymiş yani...
"Sermayeye de hayır"... Sermaye olmadan yatırım, Karl Marx'ın bile tasavvur edemeyeceği bir iktisat ucubesi olmalı.
"Herkesten yeteneği oranında, herkese ihtiyacı kadar"... Silinmeye, ortadan kalkmaya yüz tutacak kadar zayıflamış olan devlet aslında o kadar güçlü ki, kaynak toplamadan kaynak dağıtabiliyor! Bu kadar sağlamsa niçin ve nasıl ortadan kalkacak?
"IMF'ye hayır!"... Aynı şeyi söyleyen ve üstelik uygulayan başbakan niçin kötü kişi oluyor acaba?
"Kahrolsun Amerikan emperyalizminin uşağı İsrail!"... Vallahi başbakan da söylüyor, o zaman da "Amerika'nın Ortadoğu projesinin eşbaşkanı" diyorlar, nasıl hem o hem bu olunabiliyorsa?... Ama şu farkla: Başbakanın İsrail'in "hükümetiyle" sorunu var, devletiyle ya da halkıyla değil, bunu da açık seçik belirtti.
Şimdi de slogan atarak düşündüklerini sanıyorlar.
Dahası, slogan atmanın "bir cevap" olduğunu sanıyorlar.
Hani yazısını beğenmediğin köşe yazarına hakaret ettiğin zaman onu altettiğini sanmak gibi bir şey...
Bakınız ne demişler: "Halkını sevmek cesaret ister!"
Ama hiç ummadıkları bir açıdan haklıdırlar bu sefer.
Halkını sevmek, ona kök söktürmüş olan bürokrasiyle çata çat mücadele cesareti ister. Kendin edemiyorsan, edebileni takdirle karşılayacaksın.
Halkını sevmek, halkının tercihini, seçimini de sevmek, en azından saygı göstermektir. Halkının inançlarına da saygılı olacaksın halkını seviyorsan. Temsilcilerinden de, her işlerini beğenmesen bile, nefret etmeyeceksin.
Bu bir cesaret meselesidir, evet.
Kum gibi düşman kazanmaktan ürkmemek, tepki göreceğini, başının derde gireceğini bile bile doğruları yazmaktır örneğin... Yalnız kalmaktan korkmamaktır, küfürden, tehditten yılmamaktır cesaret.
Ayrıca... Hani siz "halkın gücü, zulmün topunu tüfeğini yerle bir eder" diye slogan atmıyor muydunuz canım, ettiği zaman niçin bozuluyorsunuz peki?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA