Titanic gemisinin batışının yüzüncü yıldönümü "idrak edildi" ya, yolcular arasında iki de Osmanlı varmış! İkisi de kurtulmuş. Bilmiyorduk.
İki Bingöllü... Daha doğrusu, iki Kiğılı... Ancak, isimleri azıcık değişik: Neshan Krekoryan ile David Vartunyan.
İki Türk değil yani, iki Ermeni ama iki Osmanlı. Kanada'ya göçediyorlarmış. (Neden acaba?)
Gemide üç Osmanlı daha varmış: Orsen Sırayanyan, Artin Zakaryan, Mapriededer Zakaryan. Ama onlar kurtulamamışlar.
Gemide niçin Türk Osmanlı yokmuş?
Olacakmış da olamamış, Doktor Besim Ömer bilet almış ama hava şartları yüzünden Southampton'a ulaşamadığından gemiye binememiş, kurtulmuş. (Besim Ömer Ermeni olmadığı için göçetmek gereğini duymamış, gezmeye gidiyor.)
Bunları şimdi öğreniyoruz ve "o gemide yalnız Kate Winslet ile Leonardo DiCaprio değil bizimkiler de varmış yahu" diye de çaktırmadan seviniyoruz.
Fakat çok şükür, "Kiğılı Ermeni" tanımı artık kimseye tuhaf gelmiyor. Bundan daha yirmi yıl önce, Fedon'un orkestrasında buzuki çalan Ermeni çocuğun "Malatyalı" olduğunu duyan şaşıp kalıyordu... Ermeni'nin Malatya'da ne işi vardı?
Ermeni, bizden çok daha "Osmanlılık" bilincine sahipti ve imparatorluğa bizden çok daha bağlıydı.
Başımızı derde sokmadan biz şimdi magazine dönelim: "Titanic faciasının" yüzüncü yıldönümü reklamcıları çıldırtmış. (Bir de "Ertuğrul faciası" vardır, yok, Japonya'da batan gemimiz değil, bir gazetenin 28 Şubatçı eski genel yayın müdürü...)
Reklamcılar, "Titanic zevzekliğine" alabildiğine hız vermişler. Spontex süper emici süngerler kullanılsaymış, gemiye dolan deniz suyu boşaltılabilirmiş... Yanlarında Henkel yapıştırıcı bulundursalarmış, buzdağının yırttığı sancak bordası yapıştırılabilirmiş... Bu arada, uzman optisyenler de "Kaptan Smith'in gözüne gözlük" diye gözlük reklamı yapıyorlar.
İşin o kadar cılkını çıkarmışlar ki, Listerine gargarası kullansaymış, kaptana "ufukta buzdağı var" diye haber veren denizcinin nefesi daha iyi kokar, gemisiyle birlikte son saatlerini yaşayan ak sakallı Smith hiç olmazsa kötü haberi güzel kokular içinde alırmış! Denizcinin nefesi kötü koktuğu için kaptan onu ciddiye almamış. Çünkü ağzı kokan adamdan kimse hoşlanmaz, falan filan.
Muasır medeniyet seviyesinden, Batı reklamcılığının ulaştığı zevzeklik düzeyinden biz de geri kalmayalım, "twitter bülbüllerinin" bile aklına gelmeyecek, kendimize özgü saçmalıklar üretelim:
Emin Oktay'ın lise tarih kitabını okusaydı, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana kuşatmasında arka cenahını sağlama alır, kuzeybatıdan doğru şehri kurtarmaya gelecek Prens Eugen ordusuna sırtını dönmezdi...
Eh, Çevik Bir Paşa da 2012 yılının gazetelerini 1997 yılından okuyabilseydi o yaptığı işleri yapar mıydı acaba?
Günün birinde AKP iktidarının kurulacağını görseydi, Milli Şef İnönü de kankası Recep Peker'in sözünü dinler, çok partili sisteme dönmekte o kadar acele etmezdi belki...
Alay konusu olacağını bilseydi, Kılıçdaroğlu gene de Deniz Baykal postuna zıplamayı ister miydi acaba?