Uyuyormuşum, Nikita Mihalkov meğerse "Güneş Yanığı"nın, o muhteşem, o harika, o unutulmaz filmin devamını çekmiş de, ben uyanana kadar ikinci filmin ikinci kısmı da piyasaya çıkmış da tükenmiş bile...
Birinci kısmını İngiltere'den getirtip seyredebildim. İkişer buçuk saatten toplam beş saat tutuyormuş ikisi.
Sonuç büyük bir hayal kırıklığı oldu. Henüz seyredemediğim son kısmın da fikrimi değiştirebileceğini sanmam.
Bu yeni takip filminin ilk kısmı "Exodus" adıyla pazarlanmış (aslı Predstoyanie), ikinci kısım da "Citadel"... Toplam 55 milyon dolara patlamış, Rus sinema tarihinin en pahalı yapımı, gişede iki seksen de yatmış.
Yok, Mihalkov aşırı milliyetçi, "Putinci" olduğu için değil.
Sinekten yağ çıkarmaya kalktığı için. Çünkü, ölüleri diriltiyor.
"Güneş Yanığı" filminin sonunda, Albay Kotov'un Lubyanka zındanında ensesinden vurulacağı bellidir, eşi ve kızı da Sibirya'da bir kampta kaybolup giderler. Kotov'u tutuklayan NKVD (KGB'nin eski adı) ajanı Arsentyev de vicdan azabından intihar eder.
Takip filminde capcanlı karşımızdalar!
Meğerse Kotov öldürülmemiş, eşi Marusya kayıp, kızı Nadia kocaman olmuş, onları mahveden Dmitri Arsentyev de top gibi sağlam, şimdi pişman olmuş, onları arıyor... Bu arada Almanlar da saldırıyorlar...
Albayın kızı Nadia'yı gene Mihalkov'un kendi öz kızı oynuyor, Nadiejda Nikitevna Mihalkova..
O minik ve şeker kız 1994 yılından bu yana iri memeli, iri kalçalı bir "babuşka adayına" dönüşmüş... (Rus kızlarının ortak kaderidir bu.)
İyi çekilmiş savaş sahneleri de var, artık savaş filmi çeken hiçbir yönetmen, Spielberg'in çok yükselttiği çıtayı geçemese bile...
Fakat, zorlama. Ve gereksiz.
Bir sanat eseri, kendi gerçekliği içinde bir bütündür. Kendi gerçeğini kendisi koyar, gelişir ve sona erer. Devamı yoktur. Olamaz. ("Nehir roman" dediğimiz şey ayrı bir konudur.)
İşte bu nedenle bütün takip filmleri de kötü filmlerdir. "Matrix" harika, ikincisi kötü, üçüncüsü düpedüz berbattı. (Bu kuralı bozan tek istisna "Baba 2" bir takip filmi değildir, ilkiyle birlikte düşünülmüştü.
Nitekim "Baba 3" filminde ilk ikisinin pırıltısı yoktur.)
Başka bir örnek: Jane Austen'ın dünyasında, romanlar, esas kız evlenince biterler. Devamı olamaz.
Devamı roman değildir. Romanı roman yapan çatışma çözülmüştür.
Gidin bakın Londra kitapçılarına, "Austen'a takip romanı yazmaya çalışan beşinci sınıf kadın yazarların" çarçur eserlerinden geçilmiyor ortalık!... Mr. Darcy ile Lizzie Bennett'e biri kız biri oğlan iki çocuk yaptıranlar mı ararsınız, Emma ile Knigthley'i şiddetli geçimsizlikten boşatanlar mı?...
Burada da, Mihalkov'un o mükemmel tragedyası, Stalin denilen alçağın kurbanları ölünce bitmiştir. Albay Kotov dirilemez. NKVD ajanı Mitya da dirilemez. Dirilirlerse, geriye ancak filmin müziğinin, otuzlu yılların unutulmaz tangolarından birinin, dinlemeye yıllardır doyamadığım "Utyomlonnye Soltse"nin tadı kalır damakta, kala kala.
Lehçe orijinali "To Ostatnya Niedziela" (nicela okuyunuz), yani Son Pazar... Taş plakta Rusça'sını o eşsiz Pyotr Leşçenko, Lehçe orijinalini de Polonya'nın büyük tango kralı Fogg söylüyor, YouTube'dan bulunuz, dinleyiniz, kaçırmayınız.
Çok sevdiğim Mihalkov, hayrettir, bu sefer iyi çekilmiş kötü bir film yapmış. Attila İlhan'ın iyi yazılmış kötü romanları gibi. Onu da çok severdim. Onlar da bir günlermiş...