Yıl geçti, İstanbul'un "Avrupa kültür başkentliği" de sona erdi. Doya doya üzülebilirsiniz.
Canım, 1923 yılında da siyasi başkentliği sona ermişti, ne yapalım yani?
Evet, İstanbul'un 2010 yılında Avrupa'nın kültür başkenti olduğunu söylediler.
Size yalan söylediler!
Çünkü geçen yıl, İstanbul, Avrupa'nın "üç kültür başkentinden" biriydi yalnızca... Bunların arasında bir "önem sıralaması" da yoktu. Yani biri birinci, öteki ikinci, diğeri üçüncü falan seçilmemişti.
Birini yazmıştık ama hatırlamazsınız şimdi: Almanya'nın Essen şehri. "Ruhr havzasını temsilen" yarışmaya katılmış... Avrupa'nın en sevimsiz köşelerinden biridir. Üçüncüsü de, Macaristan'ın Pecs şehri...
Nasıl oluyor da oluyor? Nasıl koskoca İstanbul bu şehirlerle eş tutulabiliyor?
Haa, demek ki bu basit bir dış politika cilvesi, her yıl sırayla her ülkeye verilen bir tür rüşvet, ve de çok fazla önemsenecek bir mesele değil. "Kefere bizi adam yerine koydu" diye sevindirik olmanın fazla bir gereği yok.
Fakat biz bu işi çok ciddiye aldık, hani vallahi "Avrupa Birliği'nin kapısını iyice araladık" havasına soktuk. Çünkü harcanan yüz milyonlarca liraya bir "esbab-ı mucibe" uydurmak şarttı.
Birtakım "etkinlikler" yapıldı... Yapılsın, fena mı olmuştur?
Yapılsın da, "keferenin gönlünü fethettik" havalarına girilmesin.
Çünkü sonra "heriflere o kadar da başkentlik yaptık, bizi gene birliğe almıyorlar" diye üzülürsünüz.
Bu kültür başkentliği o kadar "afaki" bir mesele ki, bakın size daha önce "aynı şeyi yapmış" bazı şehirler sayayım: Bergen, Santiago (de Compostela), Lille, Cork, Stavanger, Vilnius...
Aranızda kaç kişi ha deyince haritada bunların yerini gösterebilecektir?
Fransa'nın "kömür cenneti" Lille de kültür başkenti, İstanbul da... İsmet Paşa'nın dediği gibi, hadi canım sen de...
Bakın İstanbul'da bir yazarlar toplantısı yapıldı geçen yılın son haftalarında, V.S.Naipaul gelsin mi gelmesin mi diye de saçmasapan bir kıyamet koparıldı...
Bu tür toplantıların "sanatçıların egolarını şişirebilmelerine olanak sağlama" ve "bedava turistik gezi" açısından yararlı olduklarını, başka bir halta da yaramadıklarını belirtmiştim. Bir de, gazetelerin kültür ve sanat servislerinde çalışan cici hanım kızlarımıza haber ve yazı konusu sağlama fonksiyonlarını tabii.
Hayır, öyle değilmiş, çok önemli sonuçlar alınmış. Bildiri yayınlanmış, falan.
Ne gibi sonuçlar alınmıştır, ne gibi somut yararlar sağlanmıştır bu toplantıdan? Öyle lafı atıp kaçmak yok, öğrenmek istiyorum, tek tek sayacaksın.
En ilgisiz konularda bile "emekçi halkıma ne faydası var" diye şarlayanlar niçin bu konuda ağızlarını açmazlar acaba?
Bu kültür başkentliği meselesine çok mu önem veriyorsunuz?
Öyleyse, şu önümüzdeki 2011 yılının kültür başkenti ya da başkentleri de nerelerdir acaba, bana söyleyiniz. Bayrağı bizden kim devralmış, tahtımıza kim çıkmış?
Zzztt... Süre doldu, bilemediniz. Ben söyleyeyim: Turku ile Talinn.
Ne başkentler ne başkentler vallahi...
Ama üzülmeyin canım, Finlandiya'nın "Turku" şehri sanki "Türk" kelimesini hatırlatıyor. Aslında Finlandiyalılar da Türk değiller miydi, Orta Asya'dan birlikte yola çıkmışız, biz aşağı, onlar yukarı sapmışlar.
Teselli bulalım: Başkentlik "yabancı yere" gitmemiş sanki dostlar!
2010 yılının kültür başkenti İstanbul, dosta düşmana kültürümüzün gücünü gösterdi, bizi dünyaya tanıttı, öyle mi?
Öyleyse 2010 yılında İstanbul'a gelen turist sayısında niçin azalma görüldü? Bunu açıklayacak babayiğit de çıksın ortaya bakalım.