Kriz çıkmış... Vah vah vah... Kriz çıkmasını istedikleri için kriz çıktı diyorlar ve bunun, nasıl olacaksa artık, hükümete ve tabii dış politikamıza zarar vermesini bekliyorlar.
Muhalif basın bunu yapan.
Viyana büyükelçimiz Ecvet Tezcan, bir Avusturya gazetesine verdiği demeçte (Die Presse), bu ülkede yaşayan Türkler'in "gettolara" itildiklerini söylemiş ve "ötekiyle birlikte yaşamayı öğrenmek zorundasınız" demiş.
Az bile söylemiş ve söylemekte de epey geç kalmış sayılır.
Tezcan'ın sözünü ettiği gurbetçiler, Hauptbahnhof'a yeni inmiş ve aval aval sağa sola bakınan köylü dayı değil, yıllardır orada yaşayan, bülbül gibi Almanca konuşan (hem de Viyana lehçesiyle), vatandaşlık hakkını da elde etmiş, seçen ve seçilen kişiler. Tam yüz on bin kişi.
Yani bir Mesut Özil gibi, örneğin...
Tezcan diyor ki "Türkler Viyana'da konut için başvurduklarında hep aynı mahalleye gönderiliyorlar, sonra da gettolaşmakla suçlanıyorlar..."
Son gördüğümde gerçekten de şehrin kuzeybatı yakası, Augarten tarafları ve savaş öncesi Yahudi mahallesi olan Taborstrasse çevresi yeni bir gettoyu andırıyordu... Bir de öbür uçta Mariahilf semtinin "tren istasyonuna yakın" kesimi...
Bu sözler "kriz yaratmış"...
Yaratmazsa hatırımız kalır.
Bu sözlere pek pek "malumu ilam" denilebilir, o kadar.
Ankara, Tezcan'ı uyarmış. Avusturya makamları da büyükelçimizin sözlerini "profesyonellikten uzak" bulmuşlar.
Beni pek seven(!) sevgili hariciyecilerimiz, o camiaya niçin girmemiş olduğumu bilmem şimdi anladılar mı?
Çünkü diplomasi bir "laf kıvırma" sanatıdır.
Sevgili Ecvet ağabeyimin (Galatasaray'da benden iki sınıf büyüktü) şöyle bir cümle kurması gerekirdi: "Bazı Türk kökenli Avusturya vatandaşlarının yeşil Viyana'nın birbirinden güzel olmakla birlikte belli bazı bölgelerinde yaşamaya yöneltilmelerinin geleneksel Türk-Avusturya dostluğu çerçevesinde kabul edilemez olduğu kanaatini taşımakta bulunduğumu ifade etmek isterim."
Ecvet ağabey galiba biraz Engin kardeşi gibi konuşmuş! Bizim fıtratımızda laf dolandırma yoktur.
Nitekim, Avusturya'nın faşist partisi FPÖ yetkilileri "Türkiye'yle diplomatik ilişkilerin derhal kesilmesini" isterlerken, Yeşiller Partisi "büyükelçi eleştirilerinde haklıdır ve ciddi bir yaraya parmak basmıştır" diyor...
Bu demeç, Tezcan'ın namus belgesidir.
Viyana'ya gönderdiğimiz sefirimiz, görevini yapmıştır. Orada yaşayan Türk'e sahip çıkmıştır. İşi budur.
Gerekirse pembe incili kaftanını da yere serer üzerine oturur. Orası imparatorluk mirasçısıysa, burası da imparatorluk mirasçısı. Kim kime afra tafra yapıyor?
Onlar buraya zırt pırt gelip bizi incelemeye alacaklar, hakkımızda "ilerleme raporları" yazacaklar, bizi beğenmeyecekler, ama biz onları hiç eleştirmeyeceğiz, öyle mi? Yok öyle yağma.
Her Türk'ü "Viyana surlarına saldırabilecek potansiyel bir yeniçeri" gibi görüp inim inim inleten, İstanbul Barosu Başkanı'na bile vize vermemekten utanmamış Nazi kalıntıları hiç ağızlarını açmasınlar.
Türkiye artık "başı dik" bir ülkedir.
Geçti artık o, Enver Paşa'nın dünya savaşına girebilmek için kabine üyelerine "Alman elçisi Von Wangenheim dışarıda kapının önünde volta atıyor, herif burnundan soluyor, hadi çocuklar, şunu daha fazla kızdırmayalım, imzalayın bir an önce şu kararnameyi" dediği devirler...