Masamın üstünde üç kitap duruyor. Okunmak için sıra bekleyen iki yüz kadar kitabı saymıyorum, bunlar güncel ve çok önemli.
Üçü de pahalı değil, üçü de kalın değil, bir kitapsever sıksa referanduma kadar üçünü de bitirir. Ama, referandum için değil, Türkiye'yi tanımak için okuyacaksınız. Oyunuz ne olursa olsun.
Birincisi, Osman Can'ın "Darbe Yargısının Sonu" isimli eseri.
İkincisi, Profesör Süleyman Yaşar'ın "Derin Ekonomi" adlı kitabı.
Üçüncüsü de, Rasim Ozan Kütahyalı'nın "Hepimiz Birimiz Birimiz Hepimiz İçin"...
Osman Can'dan Türk hukuk düzenini ve düzenin nasıl "halka karşı bürokrasiyi korumak ve kollamak" üzerine kurulduğunu öğreneceksiniz. Bu arada birtakım hırboların gözbebeği Mahmut Esat Bozkurt'u da daha yakından tanıyacaksınız... Profesör Yaşar size, hükümeti devirmek için bir tarafını yırtan Aydın Doğan medyasının niçin ve nasıl "kriz lobiciliği" ve "felaket tellallığı" yaptığını, TÜSİAD'ın da Anayasa değişikliğine niçin gönülsüz hatta ters davrandığını anlatacak. "Türkiye battı batıyor" propagandasının hangi amaçla, nereden ve nasıl kaynaklandığını gösterecek. "Ekonomi batsın yeter ki bunlar gitsin" kafasında olanların içyüzünü açıklayacak. Kütahyalı da, ordunun tavrını, Ergenekon'un derdini ve Kürt dramını size özetleyecek.
Okuyun. Benim yazıları boşverin, oturun bunları mutlaka okuyun.
Bir de taraflı olsaydın be kardeşlik...
Al işte, dakika bir gol bir... Bakın şimdi, Osman Can nasıl yerden göğe kadar haklı çıkıyor:
Bülent Serim diye bir adam varmış. Anayasa Mahkemesi'nin eski genel sekreteriymiş. Ben tanımıyorum, hukukçular bilirler.
Bu adam geçen gün bir mektup mu ne yazmış Aydın Doğan'ın postalcılarından birine, biryerlerde konuşma mı ne yapmış, demiş ki:
"Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesiyle medya tamamen susturulacak, laiklik karşıtı eylemler artarak sürecek, 2011 seçimlerinde oy satın alma yöntemleri kullanılarak seçimler kazanılacak, başkanlık sistemine geçilecek, cumhuriyet İslami bir yapıya kavuşturulacak, federasyona geçiş için gerekli düzenlemeler yapılacak, bugüne kadar örtülü olarak ABD'nin kullandığı egemenlik AB'ye devredilecek..."
Bu adam, doksanlı yıllarda Anayasa Mahkemesi'nin genel sekreteriydi!
Muhterem sanki genel sekreter değil, Kılıçdaroğlu'nun "ofis boyu"...
Hukukçu falan da değil üstelik, maliye kökenli bir bürokrat. Hesap uzmanı, yüce mahkemede!
Hani "Anayasa'yı değiştirip mahkemeye hukukçu olmayanları atayacaklar" diyorlar ya, bakın bakalım kim kimi ne zaman getirmiş yerleştirmiş?
Yalnızca bu adamın varlığı ve söylediği sözler bile, Anayasa'nın niçin değişmesi gerektiğini özetler.
Anayasa Mahkemesi'ne "sızabilen" bu tür adamları Anadolu Kulübü'nün briç masalarına ya da tarihin uygun sepetine göndermek için, referandumda oyum evettir.