Bekliyorduk, eli kulağındadır, ne zaman gündeme gelecek diye, getirdiler. "Oy pusulalarının rengi" meselesi.
Hani Çetin Altan, gene bir referandum günü "gönül bu, aka da konar boka da" yazmıştı da gazete toplatılmıştı...
Bugün referandum günü değil, seçim yasakları henüz başlamadı, biz yazabiliriz. Pek pek hanım evlatları ve de muhallebi çocukları "avvv, hangi kelimeyi kullanmış" şeklinde bayat bir ikiyüzlülük sergilerler, o kadar.
Efendim, oy pusulalarının rengi meselesi...
"Evet" oyları beyaz olacakmış, "hayır" oyları kahverengi.
İsterseniz, bok rengi de diyebilirsiniz. (Çok utanıyorsanız "b.k" yazayım da içiniz rahatlasın, çoluğuna çocuğunuza da gönül rahatlığıyla gösterebilirsiniz, çünkü böyle bir kelimeyi okulda ya da sokakta hiç duymamıştır yavrucak, Engin amcasından öğrenmesin...)
Böyle kabul edebilirsiniz. Hatta "fena mı, memurların da grev yapmasına, kadın haklarına, 12 Eylül darbecilerinin yargılanmalarına karşı olanların rengi meydana çıkıyor" diye dalga da geçebilirsiniz.
Ama çok alınmışlar... Ve de korkmuşlar.
Çünkü bu renkler seçmenin "bilinçaltına" gönderme yapıyormuş.
Beyaz, bilindiği gibi saflık ve temizlik rengi... Ak günlere, günlere... Gelinlik rengi... Evlenecek kızın "el değmemiş" olduğunu, damadın elinin ve de başka yerlerinin daha ilk kez ancak o gece değeceğini dosta düşmana bildiriyor...
(Peki o zaman kefen niçin beyaz? "Rahmetli bu dünyadan geldiği gibi gidiyor" mu denilmek isteniyor?)
Ayrıca "istikrar ve devamlılık" da çağrıştırırmış, nasıl oluyorsa?
Kahverengi de tam tersine "kirli" kabul ediliyor. Toprak rengi olduğundan "kaybolmanın ve saklanmanın" rengiymiş. (Yok yahu?) Giysilerde pek fazla tercih edilmezmiş, çünkü kahverengi giyen insanlar "dikkat çekmezlermiş"...
Esmere yakışmaz da, bizim bildiğimiz, sarışına ve kumrala niçin gitmesin?
Açıkça söyleyecekler, "terbiyeleri" elvermiyor: Kahverengi, kazurat rengi.
Bunun açığı var, koyusu var... Katısı var, cıvığı var... Sarıya kaçanı var, yeşile çalanı da var...
"Hayır" oylarını kahverengi yapmışlar, insanları farkına varmadan bu oydan uzaklaştırmaya çalışıyorlarmış.
Bu doğru olabilir.
Bu tür "pusula atraksiyonlarını" başlatan Kenan Paşa'nızdır, hesabını ondan da sorarsınız umarım.
Bir de zarfların saydam olacağından, yani içinin görüneceğinden korkuyorlarmış.
Bunu da başlatan Kenan Paşa'nız, o zamanlar ağzınızı açamamıştınız.
Fakat şimdi korkmayınız, çünkü oyunun rengi belli olandan "sopayla hesap soracak" bir merci yok.
Ayrıca o zamanki gibi karşı propaganda yasak değil, kanunu çıkarmış olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iradesine istediğiniz saygısızlığı yapabilirsiniz. Serbest.
Fakat birtakım alkolik postalcıların buldukları ve önerdikleri "karşı çözüm" de akıllara seza...
Evet için kırmızı, hayır için yeşil pusulalar kullanılmalıymış!
Seçmen hayatında hiç motorlu taşıt trafiği görmemiş olduğu için, yeşilin ne anlama geldiğini, kırmızının ne demek olduğunu bilmiyor!
Ya da tam tersine, biz aptalız, sen çok akıllısın postalcı...
Vay uyanık vay... Kırmızıyı gören seçmen evet oyuna elini sürmeyecek (cıs), eli yeşile gidecek, hayır oyu verecek, ferahlayacak. Böylece CHPMHP koalisyonu kazanacak.
Başkasının ağzından da yazmış ki, yüzüne vurulursa "ben demedim ki, okuyucumuz önermiş" deyip sıyrılacak.
Bu beyin kıvraklığını Tekel'e mi borçlusun, yoksa yeni çıkan Mey, Efe, Burgaz falan gibi markalara mı yavrum?
Kahverengi ha?... Simge ha?... Ben size söyleyeyim:
Türk basınında bazı kişilerin beyninin ve yüreğinin rengidir.