Bir tarihte bir gazeteci grubuyla birlikte İsviçre'deydik... Cenevre Hilton'un kapısında bir limuzin durdu, içinden bir Suudi Arap çifti indi.
Kadın "abaya" denilen kara giysiyle tepeden tırnağa örtülü, yüzünde bir de "demir maske" var, evet, demir maske.
Uygar dünya ölçülerine göre, rezillik.
Bizim kızlar tepki gösterdiler, yüksek sesle atıp tutmaya, Arap karı kocaya "bulaşmaya" başladılar.
Dedim ki, "haklı olmasına haklısınız ama bunu ancak kendi aramızda çekiştirebiliriz, adam şimdi polis çağırırsa kendimizi kodeste buluruz"... "Ne demek efendim," dediler bizim kızlar, "nerede kaldı Atatürk devrimleri?"...
"Bakın arkadaşlar," dedim, "bu adamla kadının geldiği ülkede Atatürk devrimleri diye bir şey yok, işin matrağı, İsviçre'de de yok! Burada herkes kendi istediği gibi giyinir. Sen şimdi belini aç, göğsünü aç, bacağını aç, kimse karışamaz... Ama bu kadının demir maskesine de kimse karışamaz! Burada onlar da biz de yabancı olarak bulunuyoruz, İsviçre polisi nezdinde hiçbir farkımız yok ve siz şimdi bu kadının giyimine müdahale ederseniz suç olur!"
Neyse, kadının kocası bize ters ters bakmakla yetindi, geçtiler gittiler...
Şimdi bunu neden hatırladım?
Hükümet, başta güney komşularımız olmak üzere birçok ülkeyle bir "vizeyi kaldırtma" politikası sürdürüyor. Suriye, Ürdün, Lübnan, Libya bize artık vize uygulamıyor. Şimdi buna Katar da eklenecek.
Öte yandan, Rusya'nın da vizeyi kaldırmasının eli kulağında...
Bunu "Araplar ellerini kollarını salaya sallaya buraya gelecekler" diye eleştirenler oldu. (Bir de tabii "gücünün yettiğine sözü geçiyor, sıkıysa Alman vizesini kaldırtsın" diye dalga geçenler.)
Evet, şimdilik gücümüzün yettiğine... İleride daha başkalarına da...
Oysa bize Arnavutluk da vize uygulamıyor, Makedonya da, Hırvatistan da, Gürcistan da... Brezilya da, Arjantin de, Bolivya da, Kolombiya da, Venezuela da, Güney Afrika da. Biz de onlardan artık vize istemiyoruz.
Hiç "elin tangocusu sambacısı buraya gelecek" diye endişe eden duymadık.
Geçen gün Anadolu Ajansı bir haber geçti: "Vize kalktıktan sonra Hatay sağlık üssü oldu!"
Neredeyse bütün Suriye hastaları, tedavi olmaya Hatay'a gelir olmuşlar... Gaziantep'i tercih edenler de varmış...
Bu işte, bu!... Budur!... Sen daha "ileri" olduğun için sana koşuyorlar. Öte yandan, Suriye'de akrabası olan birçok Türk vatandaşı da oraya gidip geliyor, ticaret artıyor, ilişkiler "normalleşiyor"...
Zengin Arap da gelecek ve "para bırakacak"... Sen de oraya git... Darbe yapmayı düşünen bazı psikopatlar gibi "döviz kaçacak" diye korkma.
Ama mesele o değil...
Arap turist gelince, Kemalist vatandaşın "göz zevki" bozulacak.
Nasıl yanında yöresinde Kürtçe konuşulduğunu duymak istemiyorsa, öyle maşlahlı kefiyeli insanlar da istemiyor.
İsterseniz sınırdan geçerken tıraş da olsunlar, limon kolonyası sürünsünler. Şapka giysinler, öyle girsinler.
Avcı ceket, golf pantalon ve baklavalı kazak da giysinler mi?
İsterseniz Laleli'de "çalışan" yabancı uyruklu kadınlara da tayyör-etek giydirelim, otuzlu yılların modasına, seksen yıl öncesine uyum sağlasınlar. Çağdaşlık olur.