Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

İş Kıbrıs'ta bitiyor...

Açıkçası, "bunlar Kıbrıs'ı satacaklar" yaygarasının koparılacağını ve çok da "prim" yapacağını biliyorduk ama, birilerinin paniğe kapılıp, terör örgütlerinin "acilciler" fraksiyonu gibi hemen, çabucak, "falanca güne kadar" darbe düşüneceğini o zamanlar biz de tahmin etmemiştik...
Gerçi, çok çok yakınımızda "ordu darbe yapıp beni de sivil başbakan olarak atar" beklentisi içinde olan genç ve saf arkadaşlar vardı ama onların da "şu anda paşamla birlikteyim, çay içiyoruz, size de çok selamı var" numarası çeken dolandırıcılar tarafından oyuna getirildiklerini seziyor, söylentileri ciddiye almıyorduk!...
Sözünü ettiğimiz, bundan beş-altı yıl öncesi falan.
Uçurumun kıyısından dönmüşüz de haberimiz yokmuş.
"Darbe günlükleri" ortaya döküldü, okudunuz mu?
"CIA tarafından" sızdırılmış olabilir, bana ne? Gerçek mi bunlar, değil mi?
Gerçekse... Hâlâ, darbenin yalnızca "şeriatçıları engellemek" için tasarlandığını düşünecek kadar saf mısınız?
O, meselenin kenar süsü...
Darbe, eğer bütün bu iddialar, günlükler falan doğruysa tabii (cümlenin girişi sayın basın savcısını rahatlatmak içindir), Kıbrıs yüzünden tasarlanmış!
Günlüklerde çok ciddi bir "Kıbrıs sıkıntısı" var.
İkide bir "eğer Kıbrıs'ı vermek istemiyorsak" lafı geçiyor. (Postalcı köşe yazarları da "Kıbrıs'ı vermeyiz" yazmıyorlar mı?)
Öyle ya, "almışsın" bir kere, vermek istemezsin tabii.
İkide bir "cahil halk Annan Planı'nı onaylarsa" endişesi dile getiriliyor. (Bizim cahil Türk halkı onayladı ama okumuş Rum halkı reddetti!)
Öyle ya, AKP'yi de cahil halk iktidara getirmedi mi? Böyle önemli konular cahil halka bırakılır mı? Halk kim oluyor da ülkeyi kimin yöneteceğine karar verebiliyor? Bu halk dediğin kaç paralık kitle ki, hele Kıbrıs halkı, kendi geleceği hakkında söz sahibi olmaya kalkıyor? (Aah ah, İsmet Paşa çok acele etti çok partili hayata geçmekle, çok... Önce halk eğitilecekti, ondan sonra... İyi ama, Kıbrıs'tan bir İsmet Paşa gelip geçmedi ki... Kıbrıs Türkleri nereden ve niçin cahil oluyorlar?)
Kıbrıs'ın "stratejik önemi" olduğu söyleniyor... Eğer gerektiğinde Lübnan ya da İsrail'e müdahale etmeyi, Süveyş Kanalı'na sarkmayı düşünüyorsan, Doğu Akdeniz'de "farklı" amaçların varsa, evet... Ama Yunanistan'la savaş tehlikesi ortadan kalktıysa, Kıbrıs'ın hangi stratejik önemi kalmıştır? Yok eğer tehlike sürüyorsa, Ege Ordusu'nu niçin lağvettin? Güney cephesini sıkılayıp batı cephesini kabak gibi açıyor musun? Bu nasıl strateji?
Haa, demek ki mesele o değil...
Öteden beri, Kıbrıs konusunda bir "Osmanlı refleksiyle" hareket edildiğini söyler dururum. (Toprak alan Osmanlı iyi, dış politikada Ortadoğu'ya açılan Osmanlı da kötüdür, öyle mi? Biri ilerici, öteki gerici sayılıyor!)... Yüzyıllardır toprak kaybeden bir bürokrasinin ilk kez "toprak almaktan, daha doğrusu verdiği toprakların küçük de olsa bir kısmını geri almış olmaktan" çok mutlu olduğunu hatırlatırım. "Soydaşlarımıza özgürlük götürmenin" rafta ve lafta kaldığını, Kuzey Kıbrıs uydu devletinin "bir tür eyaletimiz" olarak algılandığını yazarım. Bunlara tabii, bazı bürokratların ve bürokrat kafalıların "Rauf Denktaş'tan hediye olarak edinilmiş ve içinde keyif çatılan Rum evlerini" geri verme endişesini falan da ekleyiniz.
Beni haklı çıkardınız, sağolun...
Hadi bakalım, şimdi de doğruca ifade vermeye!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA