Dudak bükenler de olmuş, bozuk çalanlar da... "Yahu," diyorlar, "Burak Eldem'in 'Marduk' kitabına önsöz yazan sen değil misin? Şimdi de tutmuş, 'Mardukçuları' yerden yere vuruyorsun..."
Yoksa, 2012 yılı yaklaştıkça, ben de Aydın Doğan basını gibi, ufak ufak "dönmeye" mi çalışıyorum? Bunu mu sormak istiyorsunuz? Çekinmeyin, sorun, sorun.
Benim dalga geçtiklerim, "New Age Freaks" adı verilen Amerikan zıpırları... Uyuşturucu ile Budizm harmanında "uçanlar"...
"Uzaylılar beni kaçırdılar, ırzıma geçtiler, içime de mikroçip taktılar" diye histeri krizleri geçiren orta sınıf Amerikan kadınları... Ya da düpedüz paranoya hastaları...
Astronomiyi astrolojiyle harman edip tatlı tatlı saçmalayanlar...
2012 kehanetleri, Marduk gezegeni, Zecharia Sitchin'in kitapları, Robert Temple, Robert Bauval, Michael Baigent, Graham Hancock'un araştırmaları vs. vs. konularında, bundan on yıl kadar önce, Türk basınında ilk yazıları yazan bendenizim. Burak Eldem büyük ölçüde bendenizden ilham aldı, ama oturdu, iyice araştırdı ve "oylumlu" bir eser ortaya koydu. Kitap çok da sattı, çok okundu. Aslında, ben Eldem'in bu konuya olan ilgisini ve araştırmacılığını "tetiklemiş" oldum yalnızca. Gazetecinin görevi de budur.
Önsözün, bu fakir-i pür taksir tarafından okuyucuyu ısıtmak amacıyla "gırgır şamata" bir dille yazılmış olmasına bakmayın, Eldem'in kitabı çok ciddi bir kitaptır.
Burak Eldem, bu kitapta bu tür söylencelerin "maddi temellerini" araştırıyordu!
"Marduk gelecek" diye uçmuyor, "Marduk gelecek beklentisi nereden ve nasıl kaynaklanmış olabilir" sorusuna yanıt arıyordu.
Ya da şöyle söyleyelim: Gökyüzü olaylarının eski uygarlıkların "mitolojilerine" nasıl yansımış olabileceğini, "eskilerin" astronomiyi nasıl algılayıp yorumladıklarını inceliyordu. Bir anlamda, Carl Gustav Jung'un çalışmaları gibi bir şey...
Eldem'in kitabı, kullandığı metod olarak "tarihi materyalist" bir kitaptı. Solcu geçinen hiçbir eşek bunu anlayamadı.
Çünkü Karl Marx, bilinen uygarlıklardan önce başka uygarlıklar da gelip geçmiş olabileceği konusuna hiç eğilmemişti ki!...
"Akademik" çevreler elbette burun kıvırmışlardır, ama şu kadarını söyleyeyim: Eldem'in "anaerkil toplumlar" üzerine yazdıkları, Friedrich Engels'in naftalin kokulu ve sözde bilimsel yanılgılarından çok daha tutarlı, çok daha ileridir.
Eldem, eski Sümer, Babil ve Asur mitolojisini bu açıdan deşifre etti, bunu Maya ve İnka uygarlıklarının bu tür izleriyle de karşılaştırdı. Evet, eskiden bizim bilemediğimiz başka bir uygarlık dünyadan gelip geçmiş, birtakım "izler" bırakmış olabilirdi. Akla yakındı bu. Kimileri bu izlerin "piramitler" falan olduğunu söylüyorlardı ama asıl ipuçları mitolojide yatıyordu.
Hem bu konularda daha önce yazılmış olanları ustaca derleyip toparladı, özetledi, hem de onlara yeni boyutlar kattı.
Örneğin, dördüncü İncil'i, yani Yohanna İncili'ni Eldem'i okuduktan sonra gözden geçiriniz, beklenmedik sonuçlarla karşılaşacaksınız...
Bütün mesele "açık fikirli" olabilmektedir, ki bizim okurumuza da bu yakışır.
Eldem bu kitabı Türkçe değil de İngilizce yazmış ve yayınlamış olsaydı, çoktan "dünya çapında" tanınmış, kendine "literatürde" saygın bir yer edinmişti.
Ama bir Türk araştırmacı ve yazarı olduğu, yani "hayata iki-sıfır yenik başladığı" için, şimdi işsizdir.
Haldun Taner ustamızın "Ases" isimli muhteşem öyküsünü bilir misiniz? Hani şu çok yetenekli bir futbolcu olan, ama maçlarda "dürüst" davrandığı için hayatını bir muslukçu olarak bitiren çocuğun öyküsünü?... İşte onun gibi bir şey. Parayı ve şöhreti Dan Brown gibi "uyanık esnaf takımı" götürür, bir de onların Türkiye'deki gönüllü zevzekleri.