Kokain kullanmak ve bulundurmaktan içeri giren ama magazin basınında sanki "devrimci eylemcilikten tutuklanmış" falan gibi bir hava yaratılan şarkıcı Deniz Seki salıverildi.
Beraat etmedi, tutuksuz yargılanmak üzere bırakıldı. Hani İlhan Selçuk falan gibi... Yani dava sonuçlandığında hüküm giyebilir, tekrar "girebilir" de...
Ayıplar da birbirini kovaladı... Seki'yi duruşmaya kelepçeli getirdiler ve... kelepçeli götürdüler!
Evine değil, yeniden hapisaneye.
Çünkü serbest kalmasına ilişkin mahkeme kararını cezaevi idaresinin "tebellüğ" etmesi gerekiyor... Bütün tanıkların önünde yargıcın ağzından çıkan "tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmesine..." şeklindeki ara karar, kâğıda geçirilip adliye kaleminden cezaevi müdüriyetine ulaşana kadar geçersiz...
Nitekim karar saat 20.30'da verilmiş, Seki adliye binasından 21.00'de çıkarılmış ve geri götürülmüş, iyi ki trafiğe takılmamış... Tahliyesi de 22.40'ta gerçekleşmiş.
Ve kelepçeli götürülmüş geriye...
Herhalde özgür özgür kaçacak! Herhalde aklını peynir ekmekle yedi...
Eh, jandarma "mevcutlu" almış getirmiş, aynı şekilde teslim edecek tabii...
Mapus damına geri götürülüyor, bu arada "evrak tekemmül ettiriliyor", çıkma "işlemleri" yapılıyor, iki saat kadar eşyalarını topluyor, kader arkadaşlarıyla öpüşüp helalleşiyor falan...
Gene iyi, çabuk çıkmış, ertesi sabahı da bekleyebilir, bir gece daha yatabilirdi... Haksızlığa uğradığın için dava açsan, üç yılda biter, dört yıl da temyize koy, 2016'da üç yüz kırk beş lira seksen altı kuruş gibi bir para alırsın... Beni 1989 yılında bir gece yarısı gelip evden "derdest" ettiler, ertesi akşam savcı bıraktı, yanlışlık olmuştu... Davacı olsam kaç lira kazanırdım acaba?
Oysa Amerikan filmlerinden bilirsiniz, kırk sekiz kişiyi öldürmekten bile yargılansa, bir sanık aklandığı ya da tutukluluğu kaldırıldığı anda, evet, o "anda" serbesttir. Duruşma salonundan elini kolunu sallaya sallaya çıkar gider.
İçeride özel eşyası kalmışsa herhalde ilerleyen günlerden birinde hapisaneye uğrayacak ya da onları aldıracaktır... Ya da arkadaşlarına devredecektir, belki devlete bırakacaktır, ya da hiç ilgilenmeyecektir, unutacaktır, kime ne?
Orada sanık esas olarak suçsuzdur, suçluluğu kanıtlanana kadar.
Bizde "potansiyel olarak" suçlu gözüyle bakılır, kendini kurtarmak onun sorunudur.
Orada sanık "bireydir", bizde bir sinek...
Benim bu işte anlamadığım bir boyut daha var...
Tutuklama kararını kaldıran merci neresi? Mahkeme.
Peki tutuklama kararını vermiş olan merci neresi? Polis değil, savcı değil, elbette o da mahkeme.
Şerefli basın, bir mahkeme kararını alkışlayıp öbür mahkeme kararını niçin yerin dibine sokuyor? Sanığın adı Deniz Seki olduğu için.
Fakat dördüncü kuvvetin kuvveti de bir yere kadar... "İlhan ağabeylerini" kurtardıklarını sanıyorlar ama diğer birçok Ergenekon sanığına güçleri yetmedi...
Çünkü işimize geldiği zaman, örneğin "bizim çocuklar" kurtulduğu zaman "memlekette hâkimler vardır", işimize gelmediği zaman, örneğin bizim çocuklar çıkamadıkları zaman "adalet baskı altındadır"... Türk adaletine olan güvenimiz, bize yararsa tamdır, kararları beğenmediğimiz zaman eksiktir. Öyle mi, "suret-i Hak'tan" görünmeye çalışan arkadaşlar? Öyle mi, sayın muhbir vatandaşlar?