Gözünüzden kaçmış olabilir... Ergun Babahan gündeme getirdi, hatırlattı: Hürriyet gazetesinin eski "konuk" yazarlarından Profesör Sevil Atasoy, eski 1. Ordu Komutanı Hurşit Tolon'a (kendisi şu anda Ergenekon sanıkları arasındadır), İstanbul Üniversitesi'nin çeşitli öğretim üyeleri hakkında "rapor" yazarmış!... Hanım, raporların kendisi tarafından değil, bir başka Ergenekon sanığı tarafından verildiğini, oyuna getirildiğini söylüyor ama kimse inanmıyor.
Tolon Paşa da, hanımın Hürriyet'te yazı yazması için gazetenin yönetiminden "ricacı" olmuş!...
Beyhude gayrettir.
Birtakım "bürokrat eskilerine" gazetede ara sıra yazı yazdırmak, Babıali'de eski bir gelenektir...
Hani, birtakım bürokrat eskilerini holdinglerin yönetim kurullarına almak, emekli maaşına bir de "arpalık" katkısı sağlamak gibi...
Eh onlar da eşek değillerdir ya, holdingin Ankara'daki bazı "iş takiplerine" herhalde bir ölçüde yardımcı olacaklardır!
Gazetelerde yazı yazdırılan (yazmalarına izin verilen) emekli bürokratların da "devletin sesini duyurmada" yardımcı olacakları düşünülür, böylece devletle, hele devletin "derin" cinsiyle gazetenin arası da iyi tutulacaktır... Ne olur ne olmaz... Günün birinde arkadaşları darbe marbe yaparlar, sakata gelmeyelim...
Bu bürokratların bu gereksiz gazete serüvenlerinin kimisi kısa sürer, kimisi daha uzun soluklu çıkar.
Fakat öyle ya da böyle, "davulcu yellenmesinden" öteye gitmez.
Yazılarını kimse okumaz! "İlk iki yüze" bile giremezler. Çünkü yazı yazmayı, hele hele okutmayı bilmezler. "Bana da bir köşe verseler neler neler yazarım" böbürlenmesi, "beni de televizyona çıkarsalar neler neler anlatırım" saftırıklığı kadar gülünçtür. Burun kıvırdıkları profesyonellerden öğrenecekleri çok şey vardır, kendilerine yediremezler. Yazma yetenekleri yoktur, farkına varamazlar. Ortaya sürdükleri düşünceler de, düşünce falan değil, "malum teranedir". Kamuoyu bunların görüşlerinden yararlanacaktır, tezgâhın kılıfı öyle uydurulmuştur ama görüş olmayan görüşleri kimsenin umurunda değildir.
Bulundukları yere gelmemiş, getirilmişlerdir. Çoğu da epeyce yaşlıdır bunların, bir süre sonra yazarlık heveslerini "doğal nedenlerle" bırakanlar da olur. Geldikleri gibi giderler. Kimisi de Sevil Hanım gibi "ufak ufak ortalıktan tozolma" yolunu tercih eder.
Mürekkep ve kâğıt ziyan edilmiş, atılmış olan taş ürkütülmüş olan kurbağaya değmemiştir.
Gazetenin yöneticisine de, bürokrasiye kulluk etmenin utancı kalır.
Utanma duygusu varsa...