Gençlere çok tuhaf geliyor, algılayamıyorlar... Nasıl bir önceki kuşak "televizyon olmadan nasıl yaşıyordunuz" diye sorduysa, sonra gelen kuşak da "cep telefonu olmadan, Internet olmadan nasıl yaşayabildiniz" diye sormaya başladı... Evine telefon bağlatmak için dilekçe verip tam on yıl sıra beklemek, masallarda bile kabul edemeyecekleri bir zırva gibi geliyor onlara. Eski Türkiye'de "radyo için ruhsat almak" gerektiğini öğrenince ne diyecekler acaba? Radyo, bildiğiniz radyo, ruhsata bağlıydı...
Hiçbir genç, bir Türk vatandaşının "yılda ancak bir kez yurtdışına çıkış hakkı" olmasını havsalasına sığdıramıyor. (Yetmişli yılların sonlarında o hakkın önce iki yılda bire, sonra da üç yılda bire indirildiğini söyleyelim de, daha da şaşırsınlar.)
"Pasaport alamamak" diye bir kavramla da tanışmadılar.
Eski Türkiye'de "cebinde döviz taşımanın suç olmasını" anlamaları mümkün değil. Hele "yabancı içki ve sigara yasağı", hiçbirinin kabul edebileceği bir saçmalık değil artık.
Hadi, hangi babayiğit Türkiye'ye yeniden dünyaya sırtını çevirtecek, onu kendi içine kapayabilecek, görelim bakalım bundan böyle! Hangi arslan bürokrat, hangi bitirim ulusalcı "otarşi" politikası uygulayabilecek, görelim! "Google'ın bile kapatılmasını isteyenler" kendilerini öyle bir ele verdiler ki, yoruma gerek kalmadı. Sonra da "miting yaptık, katılım az oldu, herhalde sıcaktan" diye ağlıyorlar.
Bilirsiniz, önceleri viski, votka, likör gibi damıtılmış içkilerin ithalatı serbest bırakıldı, fakat şarap uzun süre yasak kaldı. Amaç "korumacılık" mıydı yoksa sebep ahmaklık mı, bilmem.
Sonra, Fransız şarapları, İtalyan şarapları, İspanyol şarapları, hatta Şili, Arjantin, Avustralya, Güney Afrika şarapları bile geldiler...
Ne zaman? Kendisine edilmedik hakaret bırakılmayan "İslamcı iktidar" döneminde!
Beğenmedikleri "Kasımpaşalı imam" devrinde Migros'tan Chianti de alır olduk, Sangre de Toro da, Chateauneuf du Pape da...
Hiçbir "laik" hükümetten görememiştik bunu ne hikmetse...
Evet, bunlar "orta halli masa şaraplarıdır", ülkemize henüz büyük markalar, önemli "küveler" gelemiyor, ama hiç olmazsa bunları içebiliyoruz. Pahalı değil mi? Görece olarak pahalı. Kesesine göre isteyen bunu içer, isteyen Köpeköldüren... Uçak da pahalı, isteyen Almanya'ya üç saatte zırt diye gider, dileyen üç günde tıkır mıkır...
"Emekçi halkım içemiyor, öyleyse yasaklansın" mantığı, budala mantığıdır.
Peki, acaba iktidar bu şarap ithalini, "Türk şarapçılığını öldürmek" amacıyla mı serbest bıraktı? Böyle düşünenler de var. Dinci ya bunlar, mutlaka bir dümen peşindedirler...
Yedi yılda çok güzel öldürmüş ki, işte Güngör Uras yazıyor, ülkemizde bira tüketimi 812 milyon litreden 924 milyon litreye çıkmış.
Bu, tüketim... Peki, üretime bakalım... Şarap üretimi 27 milyon litreden 36 milyon litreye çıkmış!
Votka üretimi de 4 milyon litreden 7 milyon litreye yükselmiş.
Güngör ağabey, yazısına "alkollü içkide üretici sayısı da, üretim de artıyor" başlığını atmış.
İslamcı iktidar içkiyi yok edecek ha? Meğerse tam "akşamcı hükümetiymiş" bu yahu...
Böyleyse, yar bize daha da İslamcı bir iktidar medet ki, içelim açılalım!...
Kafayı bulursak belki zihnimiz de açılır, hükümetin yeminli düşmanlarının avantaları kesildiği için körlemesine attığı çamurları anlarız.