Bize kök söktürüyor... Lig maçında da, kupa maçında da... Çıkıyor, çatır çatır top oynuyor. Atıyor, attırıyor. "Belalımız" oldu.
Biz dediğim, Galatasaray... İliklerime kadar Galatasaraylı olduğumu herkes bilir. Takım üçüncü kümeye düşse de öyleyim, beni asmaya götürseler de öyleyim.
Kara tıknaz bir çocuk, kara sakallı. Bu Balili bizim canımıza okuyor, bileğinin, daha doğrusu ayak bileğinin hakkıyla.
Ve bu Balili'ye, "bizim lumpenler" küfür ettiler geçen akşam.
Bize gol attığı için değil, Yahudi olduğu için.
Hani birilerinin lumpenleri de Rıza Çalımbay'a "kapıcı çocuğu" diye hakaret ettiklerini sanmışlardı, "Rıza efendi, iki ekmek getir" diye pankart açmışlardı...
İt kopuk her "camiada" var, herkesin lumpeni kendine. Fakat hakeme küfür etmek başka şey, oyuncuya küfür etmek başka şey, oyuncuya "Yahudi olduğu için" küfür etmek bambaşka şey.
Cumhurbaşkanına "Ermeni kökenli" diye aklı sıra hakaret etmenin de bambaşka şey olduğu gibi. Eden de utanmadan solcu geçiniyor.
Demek ki ırkçılık sınıf, zümre, meslek, diploma tanımıyor. İğrenç bir hastalıktır bu.
İsrail ordusu Gazze'ye saldırdı diye "bu kahveye Yahudi ve Ermeni giremez, köpek girebilir" pankartı asmanın dayanılmaz rezilliği gibi bir şey bu...
Almanya'da da böyle başlamıştı... Yahudi işyerlerinin kapılarına "Deutsche, wehrt euch, kauft nicht bei Juden" yazıyorlardı... Yahudiler'den alışveriş etme!... Sonra da insanları o kapılardan çevirip boyunlarına yaftalar astılar: "Ich bin am Ort der grösste Schwein, und lass mich nur mit Juden ein" ... Buranın en büyük domuzu benim, çünkü yalnızca Yahudiler'le düşüp kalkıyorum...
Balili, umarım bize Sivas'taki rövanş maçında da gol atar. Dilerim atar. İnşallah atar. Ben Galatasaraylı'yım.
Ve bu da bizim kendi itimize kopuğumuza iyi bir ders olur.
Sivasspor ya da Trabzonspor da, "bırakırlarsa eğer" bu yıl şampiyon olur. Ben Galatasaraylı'yım.
Balili'yi alkışlıyorum, Yahudi, ya da Çinli, ya da Zambiyalı olduğu için değil. İyi futbol oynadığı için.
Tıpkı çocukluğumda da Lefter Küçükandonyadis'i ayakta alkışladığım gibi. Rum olduğu için değil, büyük oyuncu olduğu için.
Sinemada da Nubar Terziyan'ı, Kenan Pars'ı sevdiğim gibi.
Biz büyüklerimizden öyle görmüştük. Öyle büyüdük.
Bizim düşlerimizi süsleyen filmlerin başında Yorgo İlyadis, Kriton İlyadis yazardı...
6/7 Eylül gecesi de komşumuz dul madam Mari, kızıyla birlikte bizim eve sığınmıştı. Annemin en yakın arkadaşı Peruz teyzeydi. Benim sokak arkadaşlarım da Levon, Nuran, Belçuk ve Dinçe... Yıkılmış gitmiş bir imparatorluğun hiçbiri mutlu olamamış halklarının çocuklarıydık. Kardeş olduğumuz, sokakta "kovboyculuk" oynarken dank etti kafalarımıza.
Umarım Balili'den esaslı bir gol daha yeriz. Yahudi olduğu için değil, bizim savunmayı hallaç pamuğu gibi attığı için. İte kopuğa bu lazım.
Sonra da maçı kazanalım ama! O kadar da demedik canım...
***
Yasal Uyarı : Tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi izin alınmadan kullanılamaz.
http://sabah.com.tr/gizlilik_bildirimi.html