Son günlerde hepinizin aklı fikri çarşafta, değil mi?
Gelin ben size başka bir çarşaftan sözedeyim: İnönü çarşafından.
Bu çarşaf, tayyör-etekten oluşur. Rengi koyudur. Moda ne kadar değişirse değişsin, o tayyör-etek hiç değişmez.
Çünkü hem Batılı görünmek hem de fazla ileri gitmemek, açılıp saçılmamak gerekmektedir. İnönü Atatürkçülüğü'nde cinsellik yoktur.
Rahibe, eline evlenmeden erkek eli de değdirmez tabii. "Görücü usulüyle" değil, "konuşup anlaşarak" evlenir ama cinsellik sonra devreye girecektir. Cinsellik esas olarak çocuk yapmakta kullanılacak, genellikle orgazm nedir bilinmeyecektir.
Saçlar topuz yapılacaktır, uzun saç makbul değildir.
Ayakkabılar mutlaka siyah, mutlaka kısa ve kalın topuklu, burnu mutlaka yuvarlaktır. Açık ayakkabıyı Demokrat Partili yellozlar giyerler, karşı devrimci ve de hafif oynak olduklarından...
Tayyörün altına, beyaz bluz giyilir. Bluzun yakası fırfırlıdır.
Takı, yalnızca ve yalnızca "alyans" olabilir, bu yüzük ilk darbede, darbecilere para lazım olduğunda devlete hibe edilecek ve yerine iftiharla bir teneke takılacaktır.
Aksesuar olarak uzun saplı bir "avukat hanım çantası" düşünülebilir ama rahibe esas olarak bir devlet dairesinde çalışır.
Kocası da memurdur. Ya da memur kafalıdır.
Kocası her akşam çeyrek küçük şişe Yeni Rakı içer, ne eksik ne fazla. Etikete kalemle de işaret koyar.
Vatanın her köşesinin bir olduğunu düşünür ama taşraya gitmemek için de sürekli torpil arar.
Kızılay'da yarım saat dolmuş bekler, beş dakika gittikten sonra Küçükesat'ta iner.
İstanbul'u çok büyük, pahalı, kalabalık ve pis bulur, İstanbul'a gelince tedirgin olur.
Eve eskiden Ulus gazetesi girerdi, şimdi Cumhuriyet ve Milliyet okunur. Para durumu uygunsa bir de Vatan alınabilir.
Rahibe, yabancı dil bilmez. Genellikle kitap okumaz, okursa da Turgut Özakman okur. Eskiden Aka Gündüz okurdu, belki bir de Yakup Kadri'nin "Yaban" romanı, bir de Reşat Nuri'nin "Yeşil Gece" ... Tabii, "Vadim O Kadar Yeşildi Ki..." isimli eseri de unutmayalım.
Hobileri arasında, kapıcının karısına okuma yazma öğretmek gibi faydalı uğraşlar vardır.
Evde genellikle kaçıncı derecenin kaçıncı kademesine ne kadar zam gelebileceği tartışılır, gericilere oy veren cahil halka kızılır, işçi küçümsenir, köylüden nefret edilir.
Köy Enstitüleri'nin kapatılmış olmaları da ayrı bir üzüntü kaynağıdır elbette.
Rahibenin iyice başına menopoz vurmuş olanı da, elinde bayrağıyla katıldığı cumhuriyet mitinginde "Ahmet Necdet Sezer'i istiyorum" diye bağırarak kendini yerlere atar. Sonra pişman olur, çünkü kirlenen tayyör-eteğin temizleyici ücreti aile bütçesini zorlayacaktır.