Bazı Amerikan bankalarının batmaları, çoğunun sallanması, finans sisteminin krize girmesi, krizin AB'ye de sıçraması, birçok Türk aydını tarafından sevinçle karşılandı.
Krizin Türkiye'yi "umdukları kadar" vurmamış olmasını, krizde Türk finans-kapitalinin "sıkı" durmasını ve sanılandan daha sağlam çıkmasını, Türk lirasının da dünyanın en güçlü paralarından biri durumuna gelmesini (dolardan azıcık daha düşük bir paradır alt tarafı), "hükümeti övmek" gibi görüneceği için, görmek istemiyorlar! Sonra günaha girerler...
Türkiye batarsa da pek sevinecekler, hep birlikte aç kalacaklar ama zarar yok, yeter ki hükümet devrilsin...
Buna karşılık, hemen hepsi "eski solcu" oldukları için, Amerikan devletinin sisteme yardım paketleri hazırlamasını "solculuk" sanıyorlar...
İçlerinde "Karl Marx kazandı" sananlar da var, "kapitalizm batıyor" diye sevindirik olanlar da.
Hatta, ahmaklığı, "Amerika komünizme geçiyor" diyecek kadar ileri götürenler de çıktı.
Rusya hızla kapitalizme döndü ya, Amerika da komünist olmak üzereymiş! Dünya tersyüz olmuş, vay anasını kahpe felekmiş...
Bu krizin "1929 benzeri" olarak nitelenmesi pek hoşlarına gidiyor, eğer gerçekten öyle olursa arkadan nasıl bir faşizm dalgasının geleceğini, hepimizin mahvolacağını bilemeyecek kadar cahil bunlar, ya da hepsi gizli faşist... Hani, kendini solcu diye satan bazı Ergenekon üyeleri gibi... "Otuzlu yıllara" dönsek herhalde zil takıp oynarlar...
Azıcık iktisat tarihi okusalardı, bugün olup bitenin hiç de yeni bir açılım sayılamayacağını, o pek sevdikleri otuzlu yıllarda hem de Amerika'da denenmiş olduğunu göreceklerdi...
Olup bitene bal gibi "yeni Keynesçilik" denebilir. (Hani, "Kiynz" okunan ama bizim iktisat ayılarının ille de Keynes, Keynes diye telaffuz ettikleri adam...)
Kapitalist sistem çuvalladığı zaman ona devlet müdahalesi, John Maynard Keynes'in daha yirmili yıllarda bulduğu bir çözümdür.
Başarılı sonuçlar vermiştir ama tam da kesin bir çözüm oluşturmamıştır üstelik, Amerikan ekonomisi ancak dünya savaşı sayesinde kendine gelebilmiştir. (Tarih boyunca sıfır işsizliğin, yani tam istihdamın sağlandığı bir tek ülke ve bir tek yıl vardır: Amerika, 1943...)
O zaman müdahale Roosevelt'in "devlet altyapı yatırımları" şeklinde gelmişti, baraj ve yol inşaatları falan yoluyla işsizliğin soğurulması... Şimdi Bush'un "zora düşmüş bankalara 700 milyar dolar pompalaması" şeklinde beliriyor, temel felsefe aynıdır.
Türk aydınları, 1929 krizi tekrarlanırsa arkadan Üçüncü Dünya Savaşı'nın patlayacağını da göremiyorlar. O zaman mutlu olacaklar mıdır?
Belki de... AKP hükümeti de düşer belki o zaman, ne güzel...
Kendilerine matrak bir anekdot anlatayım: Ünlü İngiliz yazarı Herbert George Wells, sol eğilimli ya, otuzlu yıllarda Moskova'ya, Stalin'i ziyarete gitmiş... Kremlin'de sohbet ediyorlar, artık çay mı votka mı ne içiliyorsa içiliyor, Wells demiş ki: "Sizin komünizme artık gerek kalmadı!"
Stalin şaşırmış: "Bu da nereden çıktı?"
"Amerika'da Roosevelt sizin ilkelerinizi uygulamaya başladı bile," demiş Wells, "devlet ekonomiye müdahale ediyor, birkaç yıla kadar Amerika ile Rusya arasında hiçbir fark kalmayacak."
Stalin'in "adam misafirdir" diye kibarlık edip gülümsemekle yetindiğini yazar tarihçiler... Kimbilir arkasından, gıyabında ne sıfatlar kullanmıştır...
Ben politikacı olmadığım için Stalin'den daha açık konuşayım... Türk aydını, hep saplanıp kaldığı geleneksel ahmaklığını son günlerde bir kez daha sergiledi: Devlet kapitalizmini, sosyalizm sanmak ahmaklığı! Oyunu da bu nedenle CHP'ye verir.
Yarın yokum, bayramınız şimdiden mübarek olsun efendim.