Yaklaşıyor 9 Eylül, şimdi kalpakların tozu alınmakta, palaskaların tokaları parlatılmakta, tüfekler cilalanmaktadır. İzmir'e girdiğimizde henüz doğmamış olan dedeler, "malul gazi" kılığında törenlere katılacaklar, aralarında aşka gelip çakaralmazı kuru sıkı patlatanlar da çıkacak. Hükümete küfür eden de bulunur.
Gazi amcanın 1922 yılında en az 20 yaşında gencecik bir asker olması için en az 1902 doğumlu olması gerekir, yani şu anda 106 yaşında!
Basın bu görüntüleri "İstiklal Savaşı gazilerimiz gözlerimizi yaşarttı" falan diye dayayacak. Aydın Doğan'ın ve Zafer Mutlu'nun adamları da hamiyetli ve de hamasi yazılarıyla okur gözü yaşartacaklar elbette. Ey vatan, gözyaşlarını, sil yetiştik çünkü biz... Saçı bitmedik yetim, falan filan.
Bunların gazetelerini izliyorum, arada ilginç şeyler de çıkıyor.
"Resmi ağızla milletimize müjdelerim ki, bizim insan zayiatımız, dörtte üçü hafif yaralı olmak üzere on bin nüfusa baliğ olmaktadır."
Bunu kim söylemiş? Meclis reisi ve başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa söylemiş.
Böyle deyince kızıyorlar, peki, Atatürk söylemiş.
Ne zaman mı söylemiş? Kurtuluş savaşımızdan hemen sonra.
Kim mi açıkladı? Sapına kadar Atatürkçü Zülfü Livaneli.
Allah Allah... (Ramazan münasebetiyle duygu sömürüsü yapmak ve de hükümete yalakalık etmek için Allah adını andım, bakın ne kadar aşağılık bir herifim ben...)
On bin kişinin dörtte üçü yedi bin beş yüz eder... Bu kadar hafif yaralımız varmış.
On binden yedi bin beş yüz çıkınca iki bin beş yüz kalır... Toplam ölü ve ağır yaralı sayımız da bu kadarmış! Rakamla, 2500...
Atatürk söylemiş, Livaneli hatırlatmış.
Milli Savunma Bakanlığı'nın 1998 yılında yayınladığı resmi istatistiklere göre, kurtuluş savaşımızda "1 milyon şehit, 220 bin kayıp ve esir" vermemiş miydik yahu? Google'a sordum, böyle çıktı. Çoluk çocuk da bu rakamlar üzerine "blog" döktürüyor bilir bilmez... Sakın Birinci Dünya Savaşı'yla karıştırıyor olmayınız koçlar?
Bir başka kaynak da şehit sayısını 9 bin 167 olarak çok kesin, çok net veriyor ve bunda çok ısrarlı. Şehitlerimizin illere göre de dökümünü yapmış.
Kim yalan söylüyor? Haşa sümme haşa Atatürk söylemeyeceğine göre?
Döndüm baktım, birçok ahmak tarafından hala "kurtuluş savaşımızın muharebelerinden biri" sanılan Çanakkale çarpışmalarına...
Üç yüz bin, dört yüz bin falan derlerdi değil mi, şehitlerimizi? Resmi kaynaklarda hatta "253 bin" gibi kesin ve ciddi bir rakam da geçiyordu.
48 bin 148 çıktı.
Ne biçim bir memlekettir ulan bu?