Mahmut Esat Bozkurt'u duymuşluğunuz vardır, "Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından" falan filan.
Hayır, "zevat-ı mutadeden" değil. Atatürk'ün sofra arkadaşlarıyla iş arkadaşları ayrı ekiplerdi.
Türkiye'de yakın zamana kadar yasak olan "Bozkurt" adlı Atatürk biyografisinin yazarı Harold Armstrong, birinciler için "desperados" deyimini kullanır!...
Trene binip binip Ankara-Haydarpaşa seferini yapanlar, önceleri Yalova'ya, sonra Florya'ya, sonra Savarona'ya "takılanlar" birincilerdir.
Mahmut Esat, Mustafa Necati, Tevfik Rüştü gibi adamlar ikinci gruba girerler. Mahmut Celal de öyledir (Bayar)...
Mahmut Esat Bey hukukçu, "iktisat vekilliği" de yapmış, "adliye vekilliği" de... Medeni Kanun'un gerekçesini (esbabı mucibe layihasını) yazan adam...
Bozkurt soyadı kendisine bizzat Atatürk tarafından verilmiş. Atatürk yakınlarına soyadı dağıtmayı severdi.
Bu soyadı, 1926 yılında cereyan etmiş olan ünlü "Bozkurt-Lotus davasından" kinaye... Bozkurt adlı bir Türk gemisiyle Lotus adlı bir Fransız gemisinin Ege'de çarpışmaları üzerine bizi Lahey'de savunan Mahmut Esat Bey olmuş...
Ankara Hukuk Fakültesi'nin kurucularından ve profesörlerinden...
Yazının buraya kadarının bir kısmı Google malıdır.
Bendeniz çok şükür "gugıl mugıl bilmem arkadaş, aklım ermez, yardımcı gençler var, bir şey lazım olunca onlara söylerim, arar bulurlar, getirirler" diyen yazarlardan değilim...
Fakat yazısını Google'dan apartmakla yetinenlerden de olmadığım için, lafın devamı var!
Başta Sayın İnönü olmak üzere, Sayın Peker, Sayın Saracoğlu falan gibi adamlar "çok solcular" ya, İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin yöneticileri... Basında da Sayın Yunus Nadi çok solcu, Cumhuriyet Gazetesi'nin yöneticisi, "Atatürk'ü anlayan tek lider Hitler" diye manşetler atıyor... Yolundan ayrılmakla hata ettiğimizi söyledikleri Nihal Atsız da pek solcu...
Bunlar sosyalist ama nasyonal sosyalist, eh, o kadarcık çeşitleme de kadı kızında bile bulunur.
Sayın Bozkurt da 1943 yılında ölene kadar, İzmir milletvekili... Savaşın sonunu görememiş, görseydi üzülecekti.
Bakınız, daha 1930 yılında da, daha kesin konuşalım, 19 Eylül 1930 tarihinde, Milliyet Gazetesi'ne verdiği bir demeçte ne demiş:
"Benim düşüncem şudur: Herkes, dostlar, düşmanlar ve dağlar, bu ülkenin efendisinin Türkler olduğunu bilmelidir. SAF TÜRK OLMAYANLARIN, TÜRK ANAVATANINDA SADECE BİR TEK HAKLARI VARDIR: HİZMETKÂR OLMA HAKKI, KÖLE OLMA HAKKI."
O tarihte Adalet Bakanı. Adalet dağıtıyor, adaletin dağıtılmasını düzenliyor.
Biz demokratız, o cumhuriyetçiymiş meğer!
Biz eşeğiz, o büyük adam.