Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Hediyede fiyat etiketi olması niye ayıptır?

Çarşamba günkü "Ses ve Öfke" başlıklı yazıdan sonra çok hoşuma giden bir mail aldım. Okurumuz Ali Tekin bakın ne demiş:
"Bu tür yazıları daha sık yazın. Lise 4'teki oğluma, toplum bilincinin artması ve evrensel kurallara uyum sağlaması için yazılarınızı okutuyorum. Çok yararlanıyor... İnsanların toplumda nasıl yaşaması gerektiğini (öğreniyor)."
Madem işe yarıyor... Bugün hepimizin bilmesi gereken bir kuraldan söz edeceğim.
Şöyle bir sahne hayal edin: Kayınvalideniz yemeğe davet etmiş... Ailecek gitmişsiniz... Baldızınız da eşiyle birlikte orada... Kayınvalide mükellef bir sofra kurmuş...
Çay-kahve faslına geçildiğinde, kayınvalidenize duyduğunuz minnettarlığı ortaya koymak üzere şöyle diyorsunuz:
"Şahaneydi anne. Yemeğe kattığınız bunca sevgi için size kaç lira ödemeliyim? Kişi başı 50 lira uygun mu?"
Bu durumda ne olur? Eşiniz yerin dibine geçer... Kayınvalideniz, kızını size verdiği güne lanet eder... Baldızınızın gözlerinde şimşekler çakarken, kocası sizi bir güzel pataklamayı hayal eder...
Böyle bir gaftan sonra ilişkileriniz hiçbir zaman eski sıcaklığında olmayacaktır... Doğru mu? Doğru! Peki niye? Bu hareketiniz niçin tamir edilmez bir gaftır?

İki apayrı dünya
Psikolog Dan Ariely yukarıdaki sorunu şöyle özetliyor: Para öneren kişi toplumsal normlar ile piyasa normlarını birbirine karıştırmıştır.
Evet, bizler iki farklı dünyada yaşıyoruz...
Piyasa normları; acımasız rekabet, hep kendi çıkarını kollama, her şeyi paraya çevirme üzerine kurulu.
Toplumsal normlarda ise esas olan yardımlaşma, samimi duygular, açık yüreklilik...
Piyasada uyguladığımız bir normu (emeğe ücret vermek), toplumsal hayata sokmaya (kayınvalideye para ödemek) kalkıştığımız an... Sıcak toplumsal ilişkiler buharlaşır ve yerini buz gibi piyasa ilişkileri alır...
Hep verilen örnektir: Hoşlandığınız kızı yemeğe götürdüğünüzde... Asla ama asla paradan, mesela yemeklerin fiyatından söz etmeyin.
Sebebi çok basit... Para, ilişkiye piyasa normlarını sokar. Adeta, "Yemeğe yüz lira verdiğime göre, yanağından öpebilirim" demiş olursunuz. Bu durumda kadın kendini fahişe gibi hisseder. Aşk, sevgi, hoşlanma filan kalmaz.
Bununla bağlantılı olarak, nitelikli restoranlarda, yemek seçmesi için kadına verilen mönüde fiyatlar yazmaz.

Pişmiş aşa su katmak
İşte çarpıcı bir örnek: Saat altıda çocukların yuvadan alınması gerekmektedir. Ancak veliler bazen geç kalmaktadır.
Psikologlar bir deney yapar: Acaba para cezası vermek, geç kalan velileri caydıracak mıdır? Ancak amaçlananın tam tersi olur: Para cezası, sosyal normların yerine piyasa normlarını getirmiştir... Böylece geciken velilerdeki mahcubiyet hissi yok olur... Veliler, "Parasıyla değil mi" diye düşünmeye başladıkları için, eskiden ayda iki kere geç kalanlar, bunu haftada ikiye çıkarır...
Peki, para cezası kaldırılıp eski düzene dönüldüğünde ne olur? Hiç! Veliler sıkça geç kalmaya devam etmektedir. Özetle: Paranın soğuttuğu sıcak ilişkileri tekrar ısıtmak mümkün değildir. Bunun Türkçesi pişmiş aşa soğuk su katmaktır. O yemekten hayır gelmez.
Not: Bu bilgiler Dan Ariely'nin "Akıldışı ama Öngörülebilir: Kararlarımızı Biçimlendiren Gizli Kuvvetler" (Optimist Yay.) adlı çok önemli kitabından...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA