Nisan ayında yürürlüğe giren 6222 sayılı, "Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun"da yer alan cezalarda indirime giden 6250 sayılı kanunu, Cumhurbaşkanı Gül tekrar görüşülmek üzere Meclis'e gönderdi.
Cumhurbaşkanı "Beni rahatsız ediyor" diyerek böyle bir karar alacağının sinyalini vermişti. Sonuç kimseyi şaşırtmadı.
6250 sayılı kanunun bir an önce çıkması için nasıl Meclis'te "gizli ve yoğun" bir kulis çalışması yapıldıysa... Çıkmaması, çıkınca da Köşk tarafından geri gönderilmesi için de "açık ve yoğun" bir propaganda yapıldı.
Köşk'ten yapılan açıklamada... 6250'deki değişikliklerin, "Ölçülülük ve caydırıcılık gibi ceza hukukunun temel prensiplerini etkisiz kılacağı" ve "Soruşturma kapsamında bulunan kişilere yönelik özel bir düzenleme olduğu intibaını uyandırdığı" gibi gerekçeler vardı.
***
Buradaki yanlışlık şu: "Utanç Yasası" diyerek, 6250'ye karşı çıkanlar, fikirlerini nisanda yürürlüğe giren 6222 üstüne kuruyor.
Yani sanki 6222
"iyi",
"doğru",
"adaletli",
"makul" bir kanunmuş da... Sonra kötü adamlar gelip bu ahengi bozmuş gibi konuşuyorlar. Halbuki adaletsizlik 6222'yle başlıyor.
Şöyle: Adaletin bir boyutu da, cezalar arasında denge olmasıdır.
Tren istasyonuna bomba koyarak insanların ölmesine yol açan bir terörist ile ne kadar değerli bir şey çalarsa çalsın, bir hırsızın cezası aynı olamaz...
Yetkisiz araçların emniyet şeridini işgal etmesini önleyeceğiz diye, şeride girene 15 yıl ceza veremezsiniz. Ona 15 verirseniz, taammüden insan öldürene kaç yıl vereceksiniz?
Galatasaray taraftarı gazeteci
Selahattin Duman...
Münevver Karabulut cinayeti, yayıncı
Ercan Arıklı'nın trafik kazasında yaşamını yitirmesi gibi hepimizin bildiği çeşitli örnekler verdikten sonra bu dengesiz durumu şöyle özetliyor:
"Şöyle bir sıralama yapmak mümkün: Futbol maçlarına şike karıştırırsan otuz beş sene yersin... Birinin kafasını kesersen yirmi dört sene... Hiçbir şey yapmazsan dört yıl tutuklu yatarsın, kimseye yetmez...
Bir şişe bira içip trafiğe çıkarsan iki sene... Direksiyona geçip can alırsan sıfır gün..."
(Vatan, 4 Aralık)
Ben çok çok kızdığım bir insanın ölene kadar hapis yatmasını arzulayabilirim... Bir başkası kendisine büyük haksızlık yapan birisinin idam edilmesini isteyebilir... Bunlar hep karşılaştığımız insanlık halleridir.
***
Ancak adalet böyle sağlanmaz. Hukuk dediğimiz disiplin; yüzyıllara dayanan tecrübe, mantık, toplumsal düzen ve vicdanın ortak noktasını bularak adaleti sağlamaya çalışır.
İşte
6222'yi önerenlerin, yasalaştıran ve onaylayanların hatası tam da buydu: Şikeyi ve teşvik primini engelleyeceğiz diyerek, oransız bir ceza sistemi getirmişlerdi. Yani adaletsizdiler.
Bugün
"Rahatsızım" diyen Cumhurbaşkanı Gül, o adaletsiz yasayı onaylamıştı. (Çünkü şimdi olduğu gibi
"kamuoyu baskısı" yoktu.)
Halbuki,
"Ne yapıyorsunuz arkadaşlar... Bu yasanın yaptırımı orantısız, dolayısıyla adaletsiz" diyerek 6222'yi geri göndermesi gerekiyordu.
Özetle... Nisan ayında yürürlüğe giren 6222 adaletsizdi... Onu düzeltmeye kalkışan 6250 ise, gerekli bir işi yanlış zamanda yapıyordu...
Cumhurbaşkanı'nın yaptığına ne ad verileceğine ise siz karar verin. Örneğin şöyle:
"Hatayı hatayla düzeltme hatasını, bir başka hatayla düzeltme hatası..."