Yaş ilerledi ya... Gençlere neler önerdiğimi soranlar oluyor. Anlatacak, tavsiye edilecek çok şey var elbette.
Ama bunlardan ikisini çok önemsiyorum: 1) Mesleğinizin dışında bir konuyu iyi bilin... 2) Bir hobiniz olsun...
Bu iki noktayı biraz açayım:
1)Yıllar önceydi. ATM makineleri hayatımıza girmişti ama sadece para çekiliyordu. Derken bir banka para yatırılan makineleri hizmete soktu.
Bunlardan birini kullanırken işlemi yavaşlatan, hatta saçma bir durumla karşılaştım. Oturdum yazdım...
Derken o makineleri bankaya satan şirketin mühendislik eğitimi almış genel müdürü telefonla aradı. Konuştuk. Durumu anlattım. İkna oldu. Sorunu çözeceklerini söyledi.
Kapatmadan önce ne dese beğenirsiniz: "Ben şimdiye kadar gazetelerin sadece ekonomi sayfalarını okurdum... Sizin yazınızdan sonra başka bölümlere de göz atmam gerektiğini anladım."
Kendinizi mesleğinizle sınırlarsanız, başka âlemlerde neler olduğunu kaçırırsınız. Bu da toplumu (mesela tüketiciyi) ıskalamaktır.
Her şeyi birden takip edemeyeceğinize göre de, en kolayı bir konuyu daha iyi bilmektir.
Herhangi bir konu olabilir bu: Emlak piyasası, Türkiye- Yunanistan ilişkileri, çağdaş sanat, vs. vs.
2) Mutlaka bir hobiniz olsun: Mesela bir müzik aleti çalın; bağlama da olabilir, gitar da...
Ebru yapabilir, yeni diller öğrenebilir, aşçılıkta ilerleyebilirsiniz.
***
Bence en hoş hobilerden biri
koleksiyon yapmaktır. Herhangi bir şeyin koleksiyonu olabilir: Eskiden çocuklar gazoz kapağı ya da çikletten çıkan futbolcu resimlerini toplardı.
Tabii yaş ilerledikçe koleksiyon da olgunlaşır. İnsan daha değerli, daha ilginç parçalar toplamaya başlar.
Nelerin koleksiyonunu yapabilirsiniz? Doğrusunu isterseniz zevkinize ve maddi durumunuza göre değişir.
Örneğin bazı zenginler klasik otomobil koleksiyonu yapar ki gerçekten pahalı bir zevktir.
Ama çok daha mütevazı miktarlarla da koleksiyonculuk mümkündür.
***
Hemen bir örnek vereyim:
Bu ülkedeki erkeklerin yüzde
90'ı futboldan hoşlanır. Ancak içlerinde "futbolu biriktiren" pek azdır.
"Futbolu biriktirmek" derken neyi kastediyorum? Örneğin gidilen maçların biletleri... Tutulan takımın rozetleri... Takımı desteklemek için alınan piyango biletleri... Ya da fotoğraflar, şapkalar, atkılar...
O parçaları bulmanın çeşitli yolları var. Bunlardan biri hemen her hafta sonu düzenlenen müzayedeler.
Örneğin bu cumartesi ve pazar, İstiklal Caddesi-Galatasaray'daki
Hazzopulo Pasajı'nda (Yapı Kredi'nin karşısı) eğlenceli bir müzayede maratonu var: Sürüyle futbol malzemesi açık artırma ile satılacak.
***
Bakalım neler varmış? Örneğin
19 Şubat 1956'da oynanan
Türkiye-Macaristan maçının öyküsünü anlatan albüm.
50 liradan başlayacakmış. Acaba kaça gidecek?
Edip Alşar'ın derlediği,
1909-1960 arasındaki
F.Bahçe-G.Saray maçlarını anlatan kitap. (
75 lira)
Peki
1924'te "Milli Lig" şampiyonu olan
BJK takımını merak ediyor musunuz? Onun da fotoğrafı var müzayedede...
Lafı daha fazla uzatmayayım: Büyük Pazar Mezatı'nda başka hangi parçalar var? Artırmaya nasıl katılacaksınız? Bu ve benzeri tüm soruların cevabını şu internet sitesinde bulabilirsiniz: 'www.buyukpazarmezati. net'
***
Koleksiyonculuğu sadece insana
"para harcatan bir zevk" olarak görmeyin.
Zamanla işin inceliklerini öğrendiğinizde para da kazanmak mümkün.
Diyelim ki Türk
sigortacılık ya da
fuarcılık tarihi hakkında çeşitli belge ve objeler topladınız... Günün birinde bunları bir sigorta şirketine ya da ticaret odasına
iyi fiyata satabilirsiniz. (Örnekler gerçektir.)
Söylediklerimi kulak ardı etmeyin, üzerinde biraz olsun düşünün!