Doksanlı yılların ikinci yarısı olmalı... İtalya'dan mülhem "Temiz Toplum" kampanyaları düzenleyenler olmuştu...
Karşı çıkmıştım: O slogan yanlıştı. Talep "Temiz Devlet" olmalıydı. Çünkü devleti temizlemeden, toplumu temizleyemezsin. Kirli devlet, mutlaka toplumu da kirletir.
Geçen 15 yıl içinde devlet temizlenmeye başlandı. Örneğin mafyanın beli kırıldı: Başbakan ve bakanlarla pazarlığa oturmalar, tehdit etmeler geçmişte kaldı mesela...
Tabii mafyadan daha önemlisi askerdi: Her aklına estiğinde siyasete karışan, darbe planları yapan... Yaparken de "Nasıl olsa dokunamazlar" diye düşünen bir asker vardı karşımızda...
Teğmene dahi dokunulamadığı bir düzenden, orgenerallerin tutuklandığı bir düzene geçildi.
***
Sadece asker mi? Askere dokunulması vaveylaya yol açtığı için gözümüzden kaçıyor:
Sürüyle
Emniyet görevlisi soruşturuluyor şu anda. Birçoğu tutuklu ve tutuksuz olarak yargılanıyor.
Her gün belediyelere, şirketlere, derneklere, vakıflara düzenlenen operasyon haberleri yer alıyor medyada.
Çeteler yakalanıp duruyor.
Velhasıl devletin temizlendiği... Temizlenen devletin de toplumu temizlediği bir dönemdeyiz.
Ama Fenerbahçe Başkanı
Aziz Yıldırım'ın bu gerçeği kavrayamadığı anlaşılıyor. Yanlış hatırlamıyorsam ilk olarak
2003 yılının baharında yazmıştım burada: "
Betondan anlıyor ama futboldan anlamıyor" demiştim Aziz Yıldırım için...
Sonra da bu iddiamı birkaç kez tekrarlamıştım: "Kulübe
para kazandırıyor... Şahane
tesisler yapıyor... Ancak iş futbola geldiğinde yetersiz kalıyor... Dolayısıyla, Yıldırım'ın başkanlığı devam etse dahi, futbol şubesini bir profesyonel yönetmeli..."
Aziz Yıldırım bu iddiama birkaç kere (son olarak kasım ayında) cevap verdi: "
Betondan da anlarım, futboldan da" dedi...
***
Bu adı konmamış atışmada kim haklıydı?
Son gelişmeler soruyu
anlamsız hale getirdi: Betonu ve futbolu geçtik bir kalem... Aziz Yıldırım'ın asıl "
değişen Türkiye'yi" anlamadığı ortaya çıktı.
Belli ki
Büyük Fenerbahçe'nin Başkanı olarak kendini
dokunulmaz sanıyordu.
Halbuki askere ve polise dokunulduğu bir ülkede, bir kulüp başkanına haydi haydi dokunulabilirdi.
Ve dokunuldu!
***
Savunma hakkı kutsaldır.
Aziz Yıldırım, diğer kulüp yöneticileri ve futbolcular suçlamalara karşı elbette kendilerini sonuna kadar savunacaktır.
Fenerbahçe camiası bu savunma sürecinde her türlü
meşru aracı kullanarak Aziz Yıldırım ve arkadaşlarına yardımcı olmalıdır.
Ancak bir şeyi kabul edelim:
Bu kumaş artık dikiş tutmaz!
***
* "
En iyi olasılık" nedir? Yargının, aylar hatta yıllar sonra, suçsuz olduklarına karar vermesi...
Ancak iş işten geçmiş olacak. Çünkü süreç
Fenerbahçe'yi yaralayacak, bitkin düşürecek. Taraftarları perişan edecek. Kulüp paralize olacak.
* "
En kötü olasılık" da ortada:
Süper Lig'den düşürülme ve türlü cezalar...
O halde hemen
krizi yönetecek yeni bir Başkan ve Yönetim Kurulu seçilmeli.
Çünkü Fenerbahçe'nin önünde fevkalade sıkıntılı günler var: Aziz Bey ve diğerlerinin aklanmasını bekleyerek vakit kaybedilemez.
***
Fenerbahçe şampiyon olduğunda, "
Biz bize yeteriz" diye bir slogan atılmıştı ortaya. (Ben sevmemiştim.)
Şike-teşvik operasyonu, bunun bir hayal olduğunu, şampiyonluk yolunda (maalesef) başkalarına "ihtiyaç" (?) duyulduğunu gösterdi.
Fenerbahçe asıl şimdi, kelimenin gerçek anlamıyla, "Biz bize yeteriz" dönemine giriyor.