Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) üyeleri, yerli sermayenin krem tabakasını oluşturur. Bu tabakanın içinde, kremin kremi olan, iyice elit bir kesim vardır.
Serveti 2 milyar dolardan fazla olan o küçük grup, "ekonomi dışı" konularda da, dernek üyelerinin neyi, nasıl düşünmesi gerektiğine de yön verir. Eğer bazı üyelerde bir sapma olursa,
"Sizin çıkarınız orada değil, burada" der...
Kremin kremine dahil olanların karıştığı bir tartışma, konusu ne olursa olsun fevkalade ilgi çeker. Bazı mahfillerde ve medyada fırtınalar yaratır.
***
Taraf gazetesinin çarşamba günü yayınladığı bir
Wikileaks belgesi, işte böyle bir fırtınaya neden oldu:
ABD Ankara Büyükelçisi
James Jeffrey,
9 Temmuz 2009 günü
Koç Grubu tepe yöneticileriyle yemekte buluşmuştu.
Sohbetin teması Türkiye ekonomisi ve siyasetiydi: Amerikalılar grubun düşüncelerini öğrenmek istiyordu.
Büyükelçi'nin Washington'a geçtiği gözlem ve yorumlara göre... Koç Grubu Yönetim Kurulu Başkanı
Mustafa Koç...
2009'daki yerel seçimlerde oy kaybına uğrayan
AKP'nin...
2011 genel seçimlerinde daha da düşebileceğini... Sonuçta bir
AKP-MHP ya da
CHPMHP koalisyonu kurulabileceğini söylemişti.
Bu elbette bir "tahmindi". (Özel bir sohbette bir AKP milletvekili, hatta bir Bakan bile böyle konuşabilirdi.)
***
Ancak mesajda çok ilginç bir bölüm vardı. Buna göre Mustafa Koç,
"en iyi sonuç olmasa da", koalisyon hükümetinin,
"demokrasinin yararı" için gerekli olacağına inanıyordu.
Sonra da şu yorum yapılmıştı Washington'a giden belgede: "Mustafa Koç iktidardaki partinin sözünü sakınmayan bir
muhalifidir ve AKP hakkında, birçok gözlemciden daha
olumsuz olma eğilimindedir. AKP'nin siyasi geleceği konusundaki yorumları da bu bağlamda ele alınmalıdır."
Beklendiği gibi belgenin yayınlanması Mustafa Koç'un hoşuna gitmedi. Açıklamasında,
"Şartlara göre bir yorum" yaptığını belirtti.
***
Bense Temmuz 2009'da söylenenlerin, bir tahminden ibaret olmadığını, bir
arzuyu, hatta bir
yol haritasını yansıttığını düşünüyorum.
Bunu Mustafa Koç'a değil,
Aydın Doğan medyasına ve TÜSİAD yönetimine bakarak söylüyorum.
Çok net bir gerçek önümüzde durmakta: Kremin kremi grubuna,
3 milyar doların üstündeki serveti ve kamuoyu rüzgârları estirmeye yeten envai çeşit medyasıyla
Aydın Doğan da dahil.
AD medyasının koalisyona, özellikle de
CHP-MHP koalisyonuna "oynadığı" defalarca ifade edilmedi mi?
Bu analizi yapanlar, Mustafa Koç'un "tahminini" bilmiyordu elbette. Sadece, AD medyasının "haberleri sunuş tarzına" ve "yorumlarına" dayanarak bunu söylüyorlardı.
***
TÜSİAD'da da benzeri bir eğilim vardı. Hem Başkan
Ümit Boyner, hem de derneğin
Görüş adlı dergisinde çıkan yazılar,
"yüzde 10 barajından" ve
"partilerdeki lider sultasından" yakınıyordu.
Referandum da farklı olmadı: TÜSİAD,
"O da eksik, bu da eksik" diyerek, zaten
"kısmi" olan Anayasa değişliğine teveccüh etmedi.
Uygulanması halinde AKP'nin ve Başbakan
Erdoğan'ın gücünü azaltacak olan bu fikirler,
"demokrasinin yararı" için ileri sürüyordu; tam da Temmuz 2009'da Mustafa Koç'un dediği gibi...
***
Ancak "demokrasiye yarayacak" önerilerin de bir sınırı vardı. Bu
"söylemi" biraz fazla ciddiye alan
"genç" TÜSİAD yönetiminin hazırlattığı
yeni Anayasa için ilkeler raporu, kremayı ekşitiverdi:
Nasıl olurdu da, Cumhuriyet hariç
"Anayasa'daki diğer tüm maddeler" değiştirilebilirdi?"
Hani
laiklik, hani
MGK?
Suratlar asıldı. Kaşlar çatıldı. Ve birkaç gün sonra, TÜSİAD Başkanı bizzat açıkladı:
"Evet, raporu biz finanse ettik ama bu fikirler bizim değil, onları açıklayan iki profesöre aittir.
"
Velhasıl ben burada bir
tutarlılık görüyorum: Koç, Doğan ve TÜSİAD aynı çizgide. Krema,
vesayet pastasının üstünde durmaktan hoşnut. Tabii demokrasinin yararı için...