Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) terfi ettirerek Ergenekon soruşturmasından aldığı Savcı Zekeriya Öz, dün arkadaşlarına veda etti.
Savcı Öz'ün konuşmasında değindiği bir noktayı ben fevkalade önemsedim...
Önce neler demiş; ona bakalım:
"Bu işleri tek başımıza yapmadık. Savcı Ercan Şafak, Fikret Seçen, Murat Yönder ile birlikte bu işleri göğüsledik. Ben tek başıma bir şey yapmadım. Bu işin arkasında emniyet güçlerinin de emekleri var askeri makamların da, Merkez Komutanlığı'nın da... Bu kadar iş yapılıyor, askerler de kanunlara saygı duyarak bu işlerin yapılmasına müsaade ettiler..."
***
Bu cümleleri yerli yerine oturtabilmek için şunu akılda tutmamız gerekir:
Kurumlar hiçbir zaman
"mono blok" yani tek gövdeli değildir. Farklı fikirlere sahip gruplar birbiriyle yarışır.
Bazen bir grup galebe çalar ve kendi borusunu öttürür. Dışarıdan bakanlar, kurumda bütünleşme ("birlik beraberlik") olduğunu sanır.
Halbuki bir süre sonra diğer grup(lar) güçlenir, çekişme başlar. Hatta hırgür çıkar. Sonuçta kurum değişerek, dönüşerek yaşamaya devam eder.
***
Organizasyonların parçalı yapılanması gereği... Ben başından beri
Ergenekon soruşturmasının askeriye içinden destek alınarak yürüdüğünü düşünüyorum.
Mesela benzeri bir destek
Taraf gazetesine de verildi. Belge ve bilgi sızdırılarak
"vesayetçi- darbeci" ekipler
deşifre edildi. (Hatta bazı durumlarda
rezil edildi.)
Unutmayalım: Bunlar öyle ekipler ki... Bir yandan
ulusalcılık yaparken... Aynı anda kurumsal ve siyasal etkilerini sürdürebilmek için,
Kürt ve
PKK sorunlarının çözülmesini engelliyorlar.
***
İşte Savcı Zekeriya Öz'ün alkışlanacak bir kadirşinaslıkla genel olarak askeri makamlara, özel olarak da Merkez Komutanlığı'na teşekkür etmesi bunun göstergesi...
Çünkü Cumhuriyet'le birlikte kurulmuş olan
bürokratik rejim, askeriyenin eline çok sayıda siyasete müdahale aracı verdi.
Dönemin
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ'ın gıyabında hakaretler yağdıran korgenerali hatırlayın...
Ne diyordu?
"... Benim ağzımla konuşacaksın, AKP'nin ağzıyla değil. Ne istiyorsan sana vereceğim lan... 28 Şubat' ta böyle konuşturmadık mı?"
(
Bu cümleye mim koyun: "Ne istiyorsan vereceğim..."sözü,vesayetçilerin
İstanbul sermayesinden temel beklentisini gösteriyor: "Sen ekonomide ne yaparsan yap ama devlet yönetimini bana bırak." İstanbul büyük sermayesinin
"babaları", şimdiye kadar bu ilkeden yüz çevirmedi. TÜSİAD'ın "genç" yönetimi, yeni Anayasa için önerilerle ortaya çıkınca, nasıl da müdahale ettiler; gördünüz işte!)
***
Nerede kalmıştık? Evet, korgeneral özetle şöyle devam ediyor:
"Hilmi Özkök yüzünden artık TSK'ya sormadan iş yapıyorlar... Eskiden TSK bir şey söylediği zaman,
YÖK'ü,
Yargı'yı, TÜSİAD'ı yanında bulurdu... Her şeye rağmen kritik yerlerde hâlâ adamlarımız var."
Son cümleye dikkatinizi çekerim:
"Her şeye rağmen kritik yerlerde adamlarımız var" diyor.
(
Bir not daha: Medyada, Ergenekon dostu bunca gazetecinin olması tesadüf mü sanıyorsunuz? Sanki tek tek, özenle seçilmiş gibiler. Peki, bu ayıklamayı kimler yapıyor dersiniz?)
Eğer Savcı Zekeriye Öz, muvazzafları dahi soruşturabildiyse, bunu, vesayetçi- darbeci ekibe ve onların kritik yerlerdeki adamlarına rağmen yaptı.
Çünkü
'Yeni Türkiye'den yana olan askerler, Savcı Öz'ün de dediği gibi, Ergenekon soruşturmasını destekliyordu...
Son not: "Savcı Öz'den sonra Ergenekon soruşturması akamete uğrar mı" diye endişelenenler, "Bugüne kadar soruşturmayı destekleyen askeri klik, buna izin verir mi" diye de düşünsün.