Toplantılarda, afişlerde, sohbetlerde 24 Ocak 1993 günü öldürülen gazeteci Uğur Mumcu için "demokrasi şehidi" deniyor.
Önümüzdeki pazartesi günü anılırken de büyük olasılıkla aynı ibareleri göreceğiz.
Halbuki Uğur Mumcu demokrasi kavramıyla özdeşleştirilecek bir gazeteci değildi.
Hatta mevcut demokrasiyi, "cici demokrasi" diyerek küçümseyen sürüyle yazı kaleme almıştı.
Mumcu'nun asıl ilgi alanı, devlet içindeki karanlık tezgâhlardı.
Büyük olasılıkla, PKK'nın derin devlet tarafından kurdurulan ve beslenen bir örgüt olduğunu saptadığı için, aracına yerleştirilen bombayla öldürüldü.
***
Eğer
Anayasa'da yazıldığı gibi gerçekten hukuk devleti olsaydık, böyle olaylar meydana gelmezdi:
Kürtler, ulus devlet adına ezilmezdi... Ezilmedikleri için isyan etmezlerdi... İsyan etmedikleri için böyle karanlık tezgâhlar kurmaya gerek kalmazdı...
Yani illa da "şehit" ilan edilecekse, Uğur Mumcu demokrasi değil, olsa olsa
"hukuk devleti şehidi"dir.
Mumcu ile birlikte anılan
Kubilay,
Onat Kutlar,
Bahriye Üçok,
Ahmet Taner Kışlalı,
Necip Hablemitoğlu,
Muammer Aksoy,
Turan Dursun,
Çetin Emeç gibi isimler de demokrasi şehidi değildir.
Sadece
Abdi İpekçi farklıdır. Diğerlerinin
öldürülme sebebi demokrat olmaları, demokrasiyi savunmaları ya da demokrasi için mücadele etmeleri değildir.