Tansiyon, siyasi durumu anlatmakta sıkça kullanılan bir metafor. Yakışıyor da: "Ankara'da tansiyon arttı" diyoruz mesela.
2011'in yüksek tansiyon yılı olacağını kolayca tahmin edebiliriz.
Birbirine hem bağlı, hem farklı iki olay, tansiyonu yükseltecek.
Bunlardan biri haziran ayında yapılacak olan genel seçimler.
Bütün partiler oy oranlarını artırmak için büyük çaba harcayacak.
2007'de oyların yüzde 46.6'sını alan AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın hayali, yüzde 50'yi geçmek. "Ham hayal" değil bu... Referandumda çıkan yüzde 58 "Evet", Erdoğan'a güç veriyor.
***
Yüzde 50'yi geçme çabasının ardında, basit bir "
başarılı olma", "
rakiplerini yenme" itkisi yer almıyor.
Çok daha büyük işler yapabilmek için gerekiyor o yüzde 50 ve üstü...
Bunun başında da Anayasa'yı rahatça değiştirmek geliyor.
Eğer AKP, haziran seçiminde
367 milletvekilini aşarsa, A'dan Z'ye değiştirilmiş bir Anayasa'nın, referandum riskine girmeden, doğrudan
Meclis'te kabul edilmesi hiç zor olmaz...
Bitmedi! 2011 genel seçimi, Başbakan Erdoğan için başka anlamlar da taşıyor.
Hatırlarsanız, AKP'nin
tüzüğüne uyacağını, 2011'den sonra aday olmayacağını apaçık söylemişti Erdoğan.
Bakın bu son döneminde, yani 2011 ile
2015 arasında neler olacak:
Cumhurbaşkanını, Meclis değil
halk seçecek.
Zamanına Meclis veya
Yüksek Seçim Kurulu karar verecek. Sadece iki seçenek söz konusu:
2012 ya da
2014 yılı.
Başbakan Erdoğan'ın, Çankaya'ya çıkmak istemesi son derece normal bir durum...
Peki, Erdoğan, Cumhurbaşkanı olursa,
AKP'nin başına kim geçecek?
Heyecanı düşünebiliyor musunuz: Türkiye'nin en büyük partisi kendine yeni bir başkan seçecek.
Tabii o arada bir de "
Başkanlık Sistemi" tartışması çıkacak. Geçelim mi, geçmeyelim mi?
Amerikan sistemi mi olsun, yoksa
Fransız "
yarı başkanlık" sistemi mi?
***
Hükümet ve AKP cenahında bunlar olurken, karşı cenah ta tansiyon yükselecek:
Kemal Kılıçdaroğlu,
12 Eylül referandumunda çıkan
yüzde 42 "Hayır" oyuna gözü dikti. Bunu
CHP'nin potansiyeli olarak görüyor.
Herhalde, "
Ecevit yaptı, ben de yaparım" diyordur uyumadan önce...
CHP kendini ne kadar yenilerse yenilesin, nihayetinde "
AKP düşmanı" kesimlerin partisi olarak kalacak.
AKP dünyanın en iyi Anayasa önerisini dahi sunsa, "Hayır" oyu verecekler.
(Bu karşıtlığı öylesine absürt bir noktaya vardırdılar ki AKP yönetimi, CHP'nin hazırladığı bir Anayasa'yı Meclis'e getirse, CHP'liler yine "Hayır" verir. Çünkü
içeriğe değil,
kimin yaptığına bakıyorlar.)
***
Özetle:
Kenan Evren cuntasının
1982'de yaptığı Anayasa'nın kökten değiştirilmesine
karşı olan bütün fren güçleri, CHP çevresinde konuşlanacak.
Fren Koalisyonu'nun ilk hedefi yeni Anayasa'nın yapılmasını engellemek olacak...
Sonra da, seçimin iki turlu olmasından yararlanarak, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesini engellemeye çalışacaklar...
(
Not: İlk turda
yüzde 50'yi aşan olmazsa, en çok oy alan iki aday ikinci turda yarışıyor.)
Bunu başarırlarsa, zaten
Başkanlık Sistemi'ne de geçit vermemiş olacaklar.
***
Peki, tansiyonu yükselten sadece 2011 genel seçimleri mi? Hayır, yazının başında da belirttiğimiz gibi bir
faktör daha var.
Bu faktör, hem seçim sonuçlarını etkileyecek, hem de kendi gerilimini yaratacak.
Nedir bu? Elbette, en genel anlamıyla
Kürt sorunu!
Onu da önümüzdeki yazılarda konuşuruz.