Bu tip eylemler bulaşıcıdır. Biri yapar, diğeri taklit eder. Son olay Antalya Akdeniz Üniversitesi'nde düzenlenen Kariyer Günleri sırasında meydana geldi.
Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı konuşurken, Hilal Topçu adlı 19 yaşındaki bir öğrenci yumurta atmış.
Hilal Hanım'ın soyadı Topçu ama isabet ettirememiş. Yumurta kürsüye çarparak parçalanmış.
Eylem esnasında Topçu, "Okulda sermaye istemiyoruz" diye bağırmış.
Ayrıca şunları söylemiş:
"Bilimin olması gereken yerde, üniversitede sermayenin olmasını nasıl anlatacaksınız? Kaç kere dedik, üniversitelere gelmeyin diye... Alın size..."
***
Bu olaya biraz yakından bakalım mı?
Habere göre yumurtacı öğrenci
Sınıf Öğretmenliği Bölümü'nde okuyor. Henüz ilk yılı...
Dünkü yazıda bu solcuların
devletçi olduğunu, sosyalist ekonomiyi inşa etmek için önce devlet iktidarını ele geçirmeyi hedeflediklerini söylemiştim.
Bu yüzden
söylemlerinin merkezinde devlet yer alıyor.
Bir
milliyetçi ne kadar devlet âşığı ise, bunlar da o kadar devlet âşığı.
Tabii bazı farklar var:
Milliyetçiler tarih içinde özü değişmeyen bir devlete âşık. Solcular ise kurmayı hayal ettikleri devlete...
Ancak bu gelecek tasavvuru, onların bugünkü devletten taleplerde bulunmalarını engellemiyor.
***
Mesela, yüzleri hiç kızarmadan,
"parasız eğitim" istiyor ve bunu bir
"hak" olarak görüyorlar.
Hocalar bunlara ders anlatacak... Kütüphaneden yararlanacaklar... Yemek yiyecekler... Isınmak için doğalgaz, aydınlanmak için elektrik, temizlenmek için su kullanacaklar...
Ancak hiç para vermeyecekler!
Özetle
"Başkaları bize baksın" mantığı...
Maliyetler başkalarının cebinden çıkacak.
Oh ne ala memleket!
İdeolojiyle maskelenmiş bir
utanmazlık hali değil mi bu?
Üstelik bu kadarla da kalmıyorlar...
Yaşar Holding'in merkezi
İzmir'de...
İstanbul ve
Ankara'da temsilcilikleri var.
Yani İdil Yiğitbaşı, üşenmemiş, kalkıp Antalya'ya gitmiş. Para filan almadan onu dinlemeye gelmiş öğrencilere bir şeyler anlatmaya çalışıyor... Ama sen kalkıp yumurta fırlatıyorsun.
***
Başkalarının düşüncelerini ifade etme ve o düşüncelere kulak verme hakkını engellemenin ötesinde, tam bir
nezaket ve
terbiye eksikliği...
İdil Hanım durup dururken, birden kafasına estiği için gitmedi ya oralara... Birileri davet etti konuşma yapması için.
Eğer bir derdin varsa, git davet sahiplerine anlat; misafirden ne istiyorsun?
(
Geçerken aklıma geldi: Kantinde arkadaşlarıyla bir konuyu tartışırken sözü kesildiğinde, Hilal kendini nasıl hissediyor?
Konuşmacıya, parmağını sallayarak, "Kaç kere dedik, üniversiteye gelmeyin diye..." şeklinde bağırmasına bakılırsa, had bildirmeye pek meraklı.)
***
Bu protestocu öğrencilerin
10 yıl sonraki hallerini çok merak ediyorum.
Sosyalistlik oynadıkları için, kapitalizmin göbeğinde sermayeye karşılar ya...
Bakalım
10 yıl sonra nerelerde olacaklar? Mesela Yumurtacı Hilal, parası daha iyi olmasına rağmen,
özel bir okulda öğretmenlik yapmayı ret mi edecek?
İletişim fakültesinde okuyan yumurtacılar, sermayeye bulaşmamak için
"gerici" TRT'ye mi girecek?
Bu çocuklar bir de
bilimden söz ediyor ya... Ah, keşke samimi olsalar.
Eğer bilime gerçekten inansalar; çalışmadığı, işlemediği, yürümediği çoktan belli olmuş bir ekonomik sistem için uğraşmazlar.
1923'ten 2003'e, seksen yılda
76 üniversite kurulmuştu. 2003'ten 2010'a, yani sadece
7 yılda, bunlara
78 üniversite daha eklendi.
Bilimi ve eğitimi birazcık önemseyen, bu ilerlemeyi sağlayan bir Başbakanı alkışlar.
Yuhalamak içinse, ancak
uzuneşek oynayan
ODTÜ sosyalistlerinden olmak gerekir.