Taraf gazetesinden Mehmet Baransu, dün yine çok ilginç bir habere imza attı: "Başbakanın talimatı" üzerine, askeriyenin üst düzey yapılanmasında değişikliğe gitmek üzere çalışmalar başlamıştı...
Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı yerine "Savunma Bakanlığı Karargâhı" kurulacaktı...
Tahmin edileceği gibi Başbakanlık hemen bir açıklama yaparak, Başbakan Erdoğan'ın böyle bir emir vermediğini açıkladı.
Haber gerçek mi, değil mi?
Bu ayrı bir konu... (Yalanlanan nice haberin doğruluğu daha sonra ortaya çıkmıştır.)
Beni ilgilendiren nokta şu: Askeriyenin yeni konumu, mutlaka yasalarla sabitlenmelidir. Aksi halde gün gelir, geçmişe dönülür.
Konuyu biraz açalım...
***
Bildiğiniz gibi askerler kendilerini
Türkiye'nin sahibi olarak görüyor. Demokrasiden hoşlanmıyor; ülkenin kritik meselelerinde son sözü kendileri söylemek istiyorlar.
1923'ten
1950'ye kadar iktidarda zaten kendi temsilcileri vardı.
1950-1960 arasında ikinci plana düştüler.
1960 darbesinin ardından,
Anayasa'yı ve bazı temel yasaları kendi çıkarlarına uygun olarak yaptırdılar.
Hızlı değişen toplum karşısında
1971'de ve
1980'de tekrar müdahale ettiler.
Her seferinde seçilmişler karşısındaki konumlarını tahkim ettiler, güçlendirdiler.
Özetle,
vesayet rejimi dediğimiz bu düzen,
10 yıllık kesinti hariç, 1923'ten günümüze kadar sürdü.
Yeni Türkiye'yi temsil eden güçler ise vesayet rejimine karşı mücadelede önemli kazanımlar sağladı.
Ordunun halk gözündeki prestiji azaldı. Yanlış işler yapan askerler yargılanmaya başlandı. Sivillere höt zöt edenlere, hak ettikleri cevaplar verildi.
Evet, böyle oldu ama sivil iktidar ile askeriye arasındaki ilişkileri düzenleyen yasaların neredeyse tamamı olduğu gibi duruyor.
Bunun anlamı şu:
Konjonktür değiştiği takdirde, askeriyeden yine anti-demokratik, nahoş, haddini bilmeyen sesler yükselecektir.
Niye? Çünkü askere sadece
"geri adım" attırıldı. Ordunun yeni konumu yasalarla sabitlenmedi ki!
Bugün iktidara
CHP ya da
MHP gelse, işler
eski hamam, eski tas şekline dönüverecek.
Halbuki sivil-asker ilişkilerinin baştan aşağıya yeniden tanımlanması gerekiyor.
Bu tanımlama yapılırken hangi ilkelerin bize yol göstereceği belli: Özetle,
Avrupa Birliği standartları... (Tabii yeni yapılanmanın, Türkiye'nin
"bölgesel aktör" rolüne uygun olması da gerekiyor.
Dünya devletler sistematiğinde, barış maalesef ancak silahla korunabiliyor. Çünkü bizim barışımız, başkasının çıkarına dokunabiliyor.)
Kıssadan hisse: AKP'nin iktidardan inmeden önce siviller ve askerler arasındaki yeni rol paylaşımını geriye dönülmeyecek biçimde değiştirmesi ve yasalaştırması şart.
Yoksa onca mücadele heba olur gider.