Geçen gün bir tezgâhta değişik tarzda bir oyuncak tavşan gördüm. Aslında o da bir sanayi makinesinde seri biçimde üretilmişti. Ama ne bileyim, tipi bana biraz farklı geldi.
Yağmurda yürümeye devam ederken düşündüm: Eski oyuncakların önemli bir bölümü tornadan çıkmış olurdu. Ya da önceden hazırlanmış kalıplarla tenekeden imal edilirdi.
Ama yine de o oyuncaklarda, şimdiki gibi bir "seri üretim havası" olmazdı. Belki de bazı kısımlarına (boya, tüy, vs.) el değdiği için öyle gelirdi.
Bir başka önemli nokta da, büyük antropolog Levi-Strauss'un "bricolage" ("brikolaj") dediği olaydı. 'Bricolage' kelimesini Türkçeye "yap-takçılık" diye çeviren benim bildiğim Prof. Tahsin Yücel'dir.
Levi-Strauss, bizim anladığımız manada bir "üretim" sistemine sahip olmayan "ilkel" kabilelerin, kendilerine gerekli olan eşyaları, doğadan topladıkları çeşitli malzemelerle yapmalarını, bu kelimeyle anlatıyordu.
Eskiden çocuklar birer yap-takçı gibiydi. Oradan buradan edindikleri nesnelerle kendi oyuncaklarını imal ederlerdi. Şimdi bakıyorum da gayet uzağa su fışkırtan "su tüfekleri" var! Hem de yanardöner cinsten.
Buna karşılık bitmiş deterjan petleri tabanca olarak kullanılırdı eski su savaşlarında!
Uzaktan kumandalı otomobiller ya da tanklar da yoktu. Çocuklar naylon otomobilin tepesine bir tel sokar... Telin üst ucunu, direksiyon gibi kıvırır... Ağızlarıyla motor sesi çıkararak arabalarını sürerdi!