Bostancı'da, Çamlık mevkii civarında "Balıkçı" isimli bir restoran vardır. Bence kendi türünde İstanbul'un en iyileri arasına girer.
Balıkçı'nın bir özelliği de "İçinden tren geçen lokanta" diye anılmasıdır. Çünkü...
Uzaklara doğru bakarsınız pencereden: Sahil yolu, deniz, adalar... Tam dalıp gidecekken...
Banliyö treni birkaç metre ötenizden geçmeye başlar. Vagonlardaki insanların yüzünü seçmeye çalışırsınız. Bazen mümkün olur bu, bazen olmaz.
Eğer tren Pendik yönünden geliyorsa iyice hızlanmıştır. Akşam vakti bir ışık gösterisi, bir hayalet tren gibi geçer. İnsanlara odaklanmak imkânsızdır.
Ama Bostancı'dan kalkmışsa, henüz tam hızını almamıştır. Dikkatlice bakarsanız bir an için, saçı permalı, tişörtü sarı bir kızın yüzünü seçebilirsiniz mesela.
Ancak o bir anlık süre, kızın bir tanıdık olup olmadığına karar vermenize yetmez.
* * *
Bayramın ikinci akşamı Balıkçı'dayız... Kıvamında lakerda, yanında kırmızı soğan, kütür kütür turşu, eski usul çoban salata, diri mi diri söğüş karideslerle başlamıştık yemeğe.
Tam rakılardan birer yudum almıştık ki yanımızda bir hanım belirdi: "Rahatsızlık vermezsem, size bir şey anlatmak istiyorum" dedi.
Güler yüzlüydü. Hayatındaki her türlü sorunla dalga geçebilirmiş gibi bir intiba bırakıyordu ama eminim aslında öyle değildir.
Soyadını vermedi. Adı Hayal imiş.
Kemerburgaz'da oturuyorlarmış. Ama Balıkçı'yı çok sevdikleri için onca yolu tepip geliyorlarmış.
Babası elçiymiş Hayal Hanım'ın.
Gençliği Paris'te geçmiş.
"Geçen gece, saat 04.30'da evin sabit telefonu çaldı" dedi. Aman, kötü bir haber mi yoksa? Uyku dolu gözlerle titreyerek açmışlar telefonu:
"Ben X parti lideri bilmem kim..." demiş telefon kaydı, "sizi referandum hakkında bilgilendirmek istiyorum."
Küt diye kapamışlar.
"İlginç bir konu" dedim Hayal Hanım'a. "Yazmak gerek; böyle bir saçmalık olmaz!"
"Ancak iki sorun var... İlki, artık referandum yasakları başlıyor, arayan partiden adlı adınca söz edemeyiz..."
"İkincisi ve daha da önemlisi..." diye devam ettim: "Biz 'X Partisi, insanların uykusuna saygı göstermeyerek saat 04.30'da propaganda telefonu açıyor' diye yazacağız..." "Ama sonra ne olacak biliyor muzunuz? X partisi bizi arayacak ve 'Telefon eden biz değildik... Y Partisi insanları bize karşı kışkırtmak için bunu yapıyor... Başka şikâyetler de aldık' diyecek... O mu kabahatli, bu mu, derken, olay güme gidecek..."
Hayal Hanım biraz hayal kırıklığına uğradı. "Sahi, böyle bir ihtimal var" dedi. Vedalaştık. Masasına döndü.
Neyse. Referandum geldi çattı. Genel seçimlere kadar öyle telefonlar gelmez.