İnegöl kalkışması ciddi bir olaydır. Çünkü küçük bir kavganın, böylesine büyümesi için, belli bir geçmişin ve ortamın bulunması gerekir. Halbuki İnegöl'de böyle bir zemin yoktu.
Örneğin I. Dünya Savaşı, Arşidük Ferdinand'ın Saraybosna'da bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesiyle başladı.
Avrupa bir anda iki cepheye ayrıldı ve taraflar dört yıl boyunca kapıştı.
Saçmalık değil mi? Bir suikasttan dünya savaşı çıkar mı? Çıkmaz ama çıktı. Çünkü taraflar zaten yıllardır savaşa hazırlanıyordu.
Peki, Bursa'nın İnegöl ilçesinde böyle bir gerilim, bir ayrışma var mıydı? Hayır yoktu.
***
Ben üniversitede okurken, Prof.
Şerif Mardin'in "kasaba" temalı dersi için İnegöl'deki mobilya ve kereste sanayii üzerine mütevazı bir araştırma yapmıştım.
Gürcülerin,
Abazaların, (eski)
Yugoslavya ve
Bulgaristan göçmenlerinin,
Türklerle,
Lazlarla ve diğer gruplarla birlikte yaşadığı çok hoş bir ilçedir İnegöl.
Yakmalı, yıkmalı, özellikle de polise saldırmalı olayların olması için hiçbir neden yoktur.
Peki, nasıl oldu da oldu?
Derin devlet ceridesinin dünkü nüshasına bakarsanız, her şeyi apaçık görebilirsiniz.
Başlık: "
Polisi asker korudu"... Fotoğraflarda devrilip tekmelenen polis minibüsü, yaralı ve bitkin polisler görülmekte. Bir de içi jandarma dolu sapasağlam kamyonetler.
Mesaj açık: "
Siz değil miydiniz EMASYA'yı kaldıran, işte buyurun."
***
Yani alkolle, bilinçsizlikle filan bir alakası yok olayın: İnegöl kalkışması bir operasyondur. Tezgâhtır. Eğer İnegöl'de tutturamasalardı, başka yerde denerlerdi.
İçişleri Bakanlığı'nın ve istihbarat birimlerinin İnegöl'ün altını üstüne getirerek, bunu
yaptıranları yakalaması gerekir.
Yoksa yine yaparlar.
Not: MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin "
Halk infialde haklı" demesi, bana
1980 öncesini hatırlattı. Yoksa,
Türkeş'in başlattığı "
ülkücüleri sokaktan çekme" politikası son mu buldu?