Türkiye'deki bazı tartışmaların ve iddiaların içinin nasıl kof olduğu son yıllarda gayet net biçimde ortaya çıktı.
Bunlardan biri, 6 Okçu zihniyetin, Anadolu tabanından gelen siyasetçileri "şeriatçılıkla" suçlamalarıydı.
Neler söylediler, neler...
Dönemine göre bu saçmalık çeşitli kılıklara büründü.
Türkiye önce İran'a benzeyecekti. (Necmettin Erbakan, Ayetullah Humeyni gibi olacaktı.)
O saçmalık bitince, bu kez Cezayir'e benzeyeceğimiz söylendi.
(Bundan kasıt, "İslamcı" denilen grupların pompalı tüfeklerle isyan ederek; tanklı, F16'lı, TSK'ye saldıracağıydı!)
O da bitince bu kez "Malezya oluyoruz" diye tutturdular. (Kapatma Davasına giden süreçte gündeme getirilen bu iddiaya göre, çok hukuklu bir Ilımlı İslam sistemine geçilecekti... Akademik derecesi olan bazı kişilerin de bu tartışmaya "katkıda" bulunması, Türk sosyal bilimleri açısından gerçekten acınacak bir durumdu.)
* * *
Gelelim sadede.
Bir süredir açıklanması, anlaşılması gereken bir durumla karşı karşıyayız:
AKP aynı AKP... Tayyip Erdoğan aynı Tayyip Erdoğan... Bazı değişiklikler olsa da Hükümet aynı Hükümet...
Ama "şeriat getirecekler" söylemi rafa kalktı.
Acaba niçin?
Son dönemde gözümüze çarpan bir durum var: Çok değil üç yıl önce, 27 Nisan gecesi GK internet sitesi aracılığıyla bir "muhtıra" yayınlandı.
O e-muhtırada hâlâ "laiklik karşıtı" zımbırtılardan söz ediliyordu.
Daha sonraki süreçte askeriyenin siyasete "görünür" müdahalesi azaldı.
"Laiklik karşıtlığı" ise Anayasa Mahkemesi kapatma konusunda son kararını verene dek zirveye taşındı, taşındı, taşındı... Ama sonra ciddi biçimde hız kesti.
(Hem de AKP'nin "laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu" AYM tarafından ilan edilmesine rağmen...)
* * *
Bugün ilginç bir durumla karşı karşıyayız: AKP'lilerce hazırlanan Anayasa önerisi, 6 Okçu yargı erbabının fena halde canını sıktı. Hatta çılgına çevirdi.
Çünkü yargının yükseklerinde "6 Ok Biraderliği" kurulmuştu. Nasıl örneğin Masonlar birbirlerine yardım ederek bir sosyal/finansal ağ oluşturuyorlarsa, 6 Okçular da benzeri bir dayanışmayı kendi alanlarında gösteriyordu.
"6 Ok Biraderliği"nin iki ayağı olduğu anlaşılıyor: 1) İdeolojik güdülerle dayanışma. 2) İnançsal güdülerle dayanışma.
(Not: Hangisinin önce geldiği de ilginç bir araştırma konusu olabilir. Türkiye dini inancını siyasi ideolojiye tevil etme örnekleriyle doludur. O kadar ki bu ülkede inançtan hareketle komünizme ulaşanlar çoktur. Tuhaf bir durumdur ama gerçektir.)
İşte yeni Anayasa hazırlığı, bu biraderliği çeşitlendirmeyi, homojen yapıyı heterojenleştirmeyi öneriyor.
Tabii karşıdan da tepki geliyor.
Bu çekişmede "şeriat getirecekler" iddiasının kullanılmaması bana ilginç geliyor.
Ne oldu da geçmişi 1909'a (31 Mart Vakası) dayanan... 1923'ten, 1930'dan, 1960'tan, 1971'den, 1980'den, 1997'den, 2007'den geçerek günümüze dek ulaşan, o klasik "irtica" söylemi terk edildi?
Onun yerine "Kuşatma, ele geçirme, yargıya saldırı, Anayasa ihlali" gibi yine ağızlara sakız olmuş ama işin içine "dincilik" suçlamasını katmayan bir savunma söylemi kullanılıyor.
Neden? Niçin? "Huylu huyundan vazgeçmez" atasözü aklıma geldikçe, "vardır bir numaraları" diye kuşkulanıyorum.