Geçtiğimiz haftanın eğlenceli tartışma konularından biri de STV'deki Yeşil Elma adlı yemek programında " kadınbudu köfte " yerine ' pirinçli köfte', " dilberdudağı " yerine de ' ay tatlısı' denmesinin önerilmesiydi.
Sebep? Efendim bu yemek adları kadınlara ilişkin olumsuz çağrışımlara sahipmiş.
Birçok köşe yazarı bu konuyu ele aldı. Yazıların çoğuna bir dalga geçme, "öneriyi" yapanları tiye alma üslubu hakimdi.
Hiç kuşku yok ki 'öneri'nin Samanyolu gibi, Fethullah Gülen'in teşvikiyle kurulmuş bir TV kanalında olması, dikkatleri daha fazla üzerine çekmesine yol açtı.
Mesela bu öneri bir feminist kanalda ortaya atılsaydı bu kadar şamata koparmazdı.
1994 yılı olsa gerek... Feministler, kadınlara " tatlım ", " balım ", şekerim " diyen erkekleri protesto etmişlerdi. Neymiş, bu tip ifadeler, onları yemek istediğimize işaretmiş. Falan, filan.
Biz de (inadına) Esquire dergisinde, " Evet, yemek istiyoruz; ne olmuş yani " dedik... Ve Ajda Pekkan'dan Sezen Aksu'ya, ünlü kadınlara hangi tatlının yakıştığını listeledik: Birine fıstıklı baklava dedik, bir başkasına revani . (" Keçiboynuzu " kimdi dersiniz?)
***
Önce şunu açık açık söyleyeyim: Dile yapılan bu tür müdahalelere karşıyım. Kimden gelirse gelsin; çok kızıyorum!
Sebebini anlatayım...
- Birincisi... TRT'nin " tekel " olduğu dönemdeki " yasaklı kelimeler " saçmalığını unutmadık. Hükümete gelenlerin " sağ " ya da " sol " kesimden olmasına göre ekranda kullanılan kelimeler de değişirdi.
Bu tip baskılara, zorlamalara, itip kakmalara, buluttan nem kapmalara... Velhasıl o dönemi çağrıştıran uygulamalara sinir olurum.
- İkincisi... Bir dile karakterini veren, kültürün ruhunu taşıyan; "düz" kelimelerden ziyade deyimlerdir, tamlamalardır, benzetmelerdir, deyiş biçimleridir...
" Köfteyi " ve " pirinci " tanıyan her kültürde " pirinçli köfte " sözü bulunabilir. Ama " kadınbudu köfte " sadece bize aittir.
Bu tip anlatım biçimleri birer buzdağı gibidir. Altlarında koca bir kültür ve tarih yatar. O deyişi çöpe attın mı, kimliğini de çöpe atmış olursun.
- Üçüncüsü... Yeşil Elma'nın yapımcısı Filiz Aydoğan, "kadınbudu köfte" ya da "dilberdudağı" gibi yemek adları için şöyle demiş:
"Bu tip argo kelimelerin çok duyulmasını ve ekranlardan seyircilerle paylaşılmasını tasvip etmiyoruz. Muhafazakar olmamızdan kaynaklanan bir durum değil. Tamamen güzel Türkçe konuşma hassasiyetinden kaynaklanıyor."
Ne argosu yahu? "Kafayı mı yediniz"? (Bakın bu argo!)
Lokanta mönülerinde yer alan bir kelimeden, her gün on binlerce kadının, komşusuna, " Bugün kadınbudu köfte yapacağım " dediği bir kültürde yaşıyoruz.
Eğer muhafazakarsanız... Ruhsuz çağdaşlaşmacılar gibi dili "temizlemek" ne kelime... Tam tersine, kadınbuduna ve dilberdudağına, bir " hünkarbeğendi " ya da bir " musakka " kadar sahip çıkacaksınız.
- Dördüncüsü... Dildeki simgeselliği kavrayamamak, şizofrenlerin bir özelliğidir. Birisi için " eski kulağı kesiklerden " derseniz, şizofren kişi, o adamın kulağının kesilmiş olduğunu sanır.
" Karnıyarık " dendiğinde; gözünüzün önüne bir ameliyat sahnesi geliyorsa... Ya da " yalancıdolma " size göre karakteri bozuk bir yemekse... Mutfağa girmeden önce bir hekime görünmeniz gerekir.
- Beşincisi... Milli Görüşçülük ile Jakoben Kemalizm'in ortak noktalarından biri, otantik kültüre ( yerel kültür, halk kültürü filan da diyebilirsiniz) düşmanlıktır. Biri zevksizliğine İslam'ı alet ederek, diğeri Batılılaşma uğruna, o derin kültürü yok etmek ister. İlkinden kurtulduk, ikincisini epey gerilettik. Bir de sizinle uğraşmayalım.