Eskiden, üç dört ayda bir, burada size uluslararası bir entelektüel dergi olan NPQ'dan ( New Perspectives Quarterly ) söz ediyordum. Ancak NPQ-Türkiye'nin yayını bir süre önce durdu.
(Bilmeyenler için ipucu: Ünlü yazar Carlos Fuentes, NPQ için " Bütün entelektüel dünyanın buluşup tartıştığı tek merkez " der.)
Geçen hafta derginin ABD'li Yayın Yönetmeni Nathan Gardels, eşi Lillian Kimbell ile İstanbul'a geldi. NPQ'nun Türkiye temsilcisi Ali Saydam ile masaya oturdular. Dergi yakında (nisan ayında) tekrar yayınlanacak.
Bu vesileyle Saydam'ın ofisinde bir yemek vardı. Çeşitli dönemlerde dergiye katkıda bulunmuş kişilerden oluşmuş bir grup toplanmıştı: Halit Refiğ, Haluk Şahin, Zeynep Karahan Uslu, Selim Oktar, Ayşegül Meriç, Ülkü Karaosmanoğlu, Arın Saydam ve bendeniz ...
Sohbet esnasında Gardels iki önemli şey söyledi: 1) Gardels, eski Davos ile yeni Davos arasındaki farkı şöyle anlatıyor: "Eskiden ABD'nin hakimiyeti vardı. Herkes ABD yetkililerinin ne diyeceğini merak ederdi. Artık durum değişti. Hiyerarşi kalktı. Kaotik bir durum var. Çünkü ABD'den başka oyuncular da ( Çin ve uluslarüstü şirketler gibi) devreye girdi."
2) Nathan Gardels çevre konularına önem veren bir entelektüel. Dizginlenmemiş kapitalizmin doğal kaynakları sorumsuzca tüketeceğine... Bunun da insanlığı savaşa götüreceğine inanıyor.
Bu yüzden, Batı tipi liberal demokrasilere de kuşkuyla bakıyor. Gardels onlara " tüketici demokrasisi " adını veriyor.
Mesela Çin'deki otoriter yönetim, kitlelerin tüketim taleplerini frenleyebiliyor. ABD'de ise halk, aşırı tüketmeye alışmış (" alıştırılmış " da diyebiliriz) durumda.
Amerikalılara, " Arkadaşlar, artık daha az tüketmek zorundayız " dediğiniz anda isyana dönüşecek protestolar baş gösterebilir.
Bunu söyleyen bir siyasetçinin iktidarda kalması mümkün olmaz.
Gardels'ın bizimle ile ilgili en çok merak ettiği konu tahmin edebileceğiniz gibi ' türban'dı.
Masanın çevresinde oturan Türkler olarak... Türkiye'ye karşı büyük sempati besleyen... Kıbrıs'tan PKK'ya, temel meselelerimizi ve bakış açılarımızı ön yargısız bir biçimde anlamaya çalışan Gardels'a... Türban tartışmasını anlatmak için epey uğraştık.
Sonuç: Adamcağız bir türlü " meselenin özünü " kavrayamadı.
Ne zaman, " Haa, anladım, asıl sorun şu... " dediği anda, " Hayır, hayır, öyle değil... " itirazlarıyla karşılaştı.