Ahmet Altan, internet sitesi 'gazetem.net'teki "Hadi Kemalist Olalım" başlıklı yazısında şöyle diyor:
"Yeni bir döneme geçerken kavgayı uzatmaya da gerek yok.
Onların dediğini yapalım. Biz de Kemalist olalım. Mehmet Altan geçenlerde yazdı. Basit bir şartımız var. Kemalizm'in altı okundan 'devletçiliği' çıkartalım yerine 'demokrasiyi' koyalım. Madem ki laikliğe bu kadar tutkunlar ve asıl sorunları sadece ve sadece laiklik, laikliğe karşı çıkmayan böyle bir değişiklikten gocunmamaları gerekir.
Kemalistler, altı oka 'demokrasiyi' eklemeye varlar mı?
Sanırım bu soru onların sahtekâr mı, yoksa samimi mi olduğunu ortaya koyacak. Kemalizm'e demokrasiyi ekleyeceğiz, ordu siyasetten çekilecek, halkın iradesi tek ölçü olacak ve hepimiz Kemalizm'i benimseyeceğiz."
***
Ahmet Altan'ın bu teklifi yeterli olur mu? Yani altı ok'tan 'devletçilik' ilkesinin çıkartılıp yerine 'demokrasi'nin konulması, bir demokratın, Atatürkçü olması için yeterli şart mıdır?
Bence değil.
Sebebini anlatayım.
Altı ok hangi ilkelerden oluşuyor? Hatırlayalım: "Cumhuriyetçilik, laiklik, devletçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik..."
* 'Cumhuriyetçilik' konusunda tartışma yok. Herkes hemfikir. Kimse padişahlıkla, monarşiyle filan yönetilmek istemiyor. Zaten durum böyle olduğu için de "Ben demokrat değilim, cumhuriyetçiyim" diyenler kavramsal açıdan saçmalıyor. (Evet, kavramsal açıdan saçmalıyorlar ama pratikte söyledikleri şu: "İşime gelmiyorsa demokrasiden vazgeçerim.")
* Gelelim 'laikliğe'... Bu konuda gayet geniş bir uzlaşma var ama sadece 'kelime' düzeyinde. Mesela benim laiklik anlayışım açısından türbanlı bir kızın üniversiteye gitmesinde hiçbir sakınca yok. Tam tersine gitmemesi, eğitim hakkının engellenmesidir. Ama birileri kalkıp faraza "iki kadının şahitliği, bir erkeğe denktir" filan gibi gerilikleri yasalara koymaya kalkışırsa külahları değişiriz.
* 'Milliyetçilik'... Bu ilke söz konusu olduğunda da, "hangi milliyetçilik" diye sormak gerekiyor. Ilımlı, yumuşak, hoşgörülü, kucaklayıcı bir milliyetçilik mi?... Yoksa Ceza Kanunu'ndaki 301'inci madde gibi çağın gerisinde kalmış, tuhaf yorumlara yol açan, kafatasçılığa varan ya da 27 Nisan bildirisindeki gibi, "Ne mutlu Türküm diyene" demeyenleri "düşman" ilan eden, milleti "kitlesel karşı koyma refleksi göstermeye" çağıran dayatmacı, ayrımcı, kavgacı bir milliyetçilik mi?
* 'Devrimcilik' ilkesi konusundaki fikrimi daha önce yazdım: Kim, kime karşı, ne için devrim yapacak? Basit, kolay bir uzlaşmayla, Atatürk döneminde yapılan inkılaplara sahip çıkacaksak... Tamam, sorun yok. Ama şimdilerde bazı Kemalistler, "1919 yılındaki şartlar bugün de oluşmuştur... Yeniden bir Kurtuluş Savaşı vereceğiz " diyor. Bunlar silah üzerine el bastırarak "ölme ve öldürme" yeminleri ettiriyor. Orada yokuz.
* Son olarak 'halkçılık' ilkesi... "Efendim, halkçılık, halkı sevmektir" türü ancak çocukları kandıracak aptalca laf oyunlarını geçelim. Seçimlerde İstanbul 2'nci bölgeden bağımsız aday olan ancak kazanamayan Prof. Baskın Oran, geçen gün Altı Ok'u ele alan makalesinde şöyle yazıyordu: "Sakın ola başka bir şey sanmayın... 'İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz' deyip emeğin örgütlenmesini yasaklamış ilkedir." (Radikal2, 5 Ağustos)
Özetle... Sadece 'devletçilik' ilkesini kaldırıp yerine 'demokrasi' ilkesini koymak, bir demokratın Kemalist olmasına yetmez.
Gerekli şarttır ama yeterli değildir.
Gördüğünüz gibi 'cumhuriyetçilik' haricindeki ilkelerde de ciddi sorunlar var.
Hatta 'cumhuriyetçiliğin' uygulanış biçimi de bir sürü dert açıyor başımıza. Mesela cumhuriyetin şu anda geçerli olan 'vatandaşlık' kavramını esaslı biçimde yeniden ele almak gerekiyor. (Bir ara o konuya da gireriz. Henüz yeteri kadar halka yansımamış ama akademisyenler arasında hararetle tartışılan çok ilginç meseleler bulunuyor.)
Özetin özeti: "Atın devletçiliği, alın demokrasiyi; uzlaşalım" pazarlığında ben yokum.