Ekonomi gelişiyor, sözü birçok okurumuzu kızdırıyor. Mesela biri, " Madem öyle işsizlik niye yüksek " diye soruyor. Bir başkası, diyelim ki bir küçük üretici, " Kişi başına gelir artıyor diyorlar ama benim kazancım değişmedi " diyor.
Kendi konumları açısından gayet haklılar. Ancak ekonomi adı verilen mekanizma öyle işlemiyor.
Önce işsizliği ele alalım... Ekonominin gelişmesi yeni iş alanları açıyor mu? Kesinlikle evet. Peki bu genişleme niye yetersiz kalıyor? Çünkü tarımdaki işgücü, kentlere kayıyor. Buna karşılık, mesela vasıflı işçi arayan hizmet sektörü bu vasıfsız emeği emmekte yetersiz kalıyor.
Ekonominin büyümesi, her sektörün aynı miktarda genişlemesi, serpilmesi anlamına gelmiyor. Biri yüzde 50 büyürken, başka bir sektörün gerilemesi dahi mümkün.
" Mazot 1 YTL olacak " seçimlere damgasını vuran sloganlardan biri oldu. Genç Parti'nin ortaya attığı bu vaadi diğer partiler de kullanmaya başladı.
Bazıları dalga geçiyor, " Hiç mazot 1 YTL olur mu " diyorlar. Olur tabii! Niye olmasın?
Ama bu, şu anlama gelir: Hükümet mazottan aldığı vergiden vazgeçecek. Peki ortaya çıkan devasa bütçe açığını nasıl kapatacak? Başka alanlardan çok daha fazla vergi alarak... Bu tercih dengeleri bozar mı? Elbette bozar. Mazot kullananlar göbek atarken, benzin kullananlar perişan olur.
***
Geçen gün Salih Memecan, " havaların fazla ısınmasından yararlanmaya çalışan uyanık politikacının " karikatürünü çizmişti: " Klima 1 YTL olacak! "
Olur mu? Neden olmasın? Şirket 400 liralık klimayı vatandaşa 1 liraya satar... Sonra da bu satışı belgeleyerek devletten 399 lirasını alır.
Peki bütçeden giden o 399 liraların yarattığı açık nasıl kapanacak? Ayıkla pirincin taşını...
Bitmedi: Bu arada klimanın aşırı ucuzlaması, olağanüstü bir talep patlamasına yol açacaktır. Elektrik kullanımı roket gibi artacak, sonuçta kesintiler gündeme gelecek. Sonuç: Herkesi serinleteceğiz derken, kimseyi serinletemeyeceğiz.
***
Benim zihnimi en çok kurcalayan konulardan birinin " Türban artıyor " iddiası olduğunu biliyorsunuz. Araştırmalar türbanlı sayısının düştüğünü göstermesine rağmen, insanlarda niye böyle bir algı var?
Bunun iki nedenini daha önce yazmıştım:
1) " Şeriat gelir " korkusu algıda seçicilik yaratıyor. Daha önce dikkatini çekmeyen şeylere gözleri takılır oluyor.... 2) Uçak gibi, alışveriş merkezi gibi eski orta sınıfların kullandığı alanlara son yıllarda muhafazakârlar da girer oldu.
Sadece bu iki neden mi? Yoksa başka faktörler de var mı? Geçen gün TV'de iktisatçı Seyfettin Gürsel'i izliyordum. Prof. Gürsel 2001 kriziyle birlikte, kentin çeperlerinde yaşayan birçok erkeğin işsiz kaldığını... Bunun üzerine, aileyi geçindirmek üzere, 100 binlerce kadının iş piyasasına girdiğini anlatıyordu.
Birden jeton düştü.
İşte bir faktör de bu: O kadınlar başörtüleriyle, türbanlarıyla iş hayatına atıldılar!
Hayal edin: Diyelim ki bir erkek işçi, çalıştığı fabrika ekonomik kriz sonucu kapanınca evine dönüyor... Ne olacak şimdi? Ekmek bekleyen iki de çocuk var... Bu durumda türbanlı eşi
zenginlerin ya da orta-üst sınıfın yoğun bulunduğu semtlere temizliğe gitmeye başlıyor...
Mesela İstanbul'un Anadolu yakasında bağlantı noktası Kadıköy'ün merkezidir. Hafta içi sabah saat 8 civarında otobüs duraklarına gidin bakın: Yüzlerce türbanlı kadın Bağdat Caddesi civarındaki evlere temizliğe gitmek için otobüs bekliyor.
"Başörtülüler arttı" şeklindeki içi boş algının altında yatan bir neden de bu işte. " Kadınının " AKP'ye oy vereceğini öğrenen mitingci cumhuriyet kızlarının sigortaları atıyor: " Besle kargayı oysun gözünü! "