HaberAkşamgazetesinde yayınlandı:
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde 130 subay profesör, 227 subay doçent, 200 subay yardımcı doçent ve 274 subay doktor (tabip) bulunuyor. Şu anda 4 bin 740 personel yüksek lisansta okuyor. Şimdiye kadar yüksek lisans yapanların sayısı ise 5 bin 84 . ( 17 Ekim )
Gazetenin Yayın Yönetmeni Serdar Turgut, bu verileri yorumlarken, "TSK'nin modern tavrını nasıl sürdürdüğünü ve aynı zamanda insanların en güvendiği kurum olma karakterini nasıl koruduğunu merak ediyorsak" bu rakamlara bakmamız gerektiğini belirtiyor.
Eğitim ile TSK'nin siyasi ' konumu' arasında kurulan bu bağa birkaç itirazım var:
1) Turgut'un sözünü ettiği ' modern tavır', herhalde ' laiklik vurgusu'. Ancak bunun TSK'nin yükselen eğitim seviyesiyle bir ilgisi yok. Çünkü: a) TSK zaten Atatürk'ten beri en çok laiklik konusunda titizdir. Bunun eğitimle bir ilgisi bulunmuyor. 1930'ların subay kadrosu da öyleydi, şimdiki kadro da öyle. b) Eğitim kendiliğinden Turgut'un 'modern tavır' dediği şeyi getirmez. TSK'nin hemen her zaman rahatsızlık duyduğu tarikat ve cemaatler; profesör, doçent, tabip, avukat, mühendis dolu.
2) Gelelim 'güven' konusuna. Bunun iki boyutu var: a) Ülke güvenliği (sınırları koruma, vs.) konusu ki zaten TSK'den başka bir kurum yok. Orduya güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz? b) 'Çizgisini yalpalamadan sürdürme' anlamında güvenme ki bunun da eğitimle bir ilgisi bulunmuyor.
3) Haberi veren Mutlu Çölgeçen, " tayin ve terfilere olumlu katkısı olduğu için birçok subay ve astsubay akademik kariyer yapıyor " demiş ki bu da ne laiklikle ilgili, ne de güvenle!
Özetle: Bu tip eğitim verilerinden hareketle o sonuca varılmaz.
Not: Turgut arzu ederse, ' Miliband-Poulantzas-Laclau' tartışmalarını hatırlarız. Üstelik nostalji de olmaz; tam zamanı çünkü!