Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Emin Alıcı, İzmir'de düzenlenen ' Karşıyaka Toplantıları'nda konuşmuş. Vatan gazetesine göre rektörün ağzından şu tip cümleler çıkmış: " 1450'lerde matbaa icat edildi ve hızla Avrupa'ya yayıldı. Biz ancak 250 yıl sonra kullanabildik. Önce Müslüman olmayan halk kullandı, gelişti. Keşke o zamanlar Anadolu, Müslüman olmasaydı."
Rektör, " Akıllı olan böyle laflar etmez " diyerek olayı reddetti. Buna karşılık Anka Ajansı ve gazete, haberin doğruluğunda ısrarcı. Konuşmanın ses kayıtları internette yer alıyor.
Benim açımdan o rektörün dediklerinin hiçbir önemi yok. Söylemeyebilirdi. Ancak Türkiye'deki " tepeden inme modernleşme " yanlısı bir kesimin, tam da böyle düşündüğünü biliyoruz.
Zihinlerinden, " Ah keşke bu halk Müslüman olmasaydı " diye geçiriyorlar: " O zaman matbaa daha erken bir tarihte faaliyete geçerdi... Halkımız basılan kitapları okuyarak aydınlanırdı... Böylece geri kalmazdık. "
( Ara notu: Bu 'din-gelişme' tartışması ikide bir tekrarlanır. Son olarak Milliyet'ten Meral Tamer konuyu açmış, birçok kişi de tartışmaya şevkle dahil olmuştu.)
"Matbaa ile modernleşme arasında birebir ilişki kuran" bu akıl yürütme tarzı ilkokuldan itibaren çocuklara öğretiliyor.
Ne var ki ' basılı kitabı' fetişleştiren bu düşünce biçiminin kendisi ilkokul düzeyinde!
Önce, Osmanlı'yı teknoloji karşıtı (hatta düşmanı) sanan bu takıma, basit bir ev ödevi verip asıl konuya geçelim: " Nasıl oldu da aynı Osmanlı, mesela devrin savaş teknolojisini yakından izlemeye çalıştı? "
Birçok okurumuzun söyleyeceklerime inanmayacağını biliyorum. Peki, tamam, bana inanmasınlar ama bari ellerini vicdanlarına koyup işin uzmanına kulak versinler.
"Modernleşmeyi, matbaanın doğrudan sonucu" sanan bu fikri, tarihçi Prof. İlber Ortaylı çoktan tuzla buz etti.
Basılı kitabı fetiş haline getirenlerin çoğu ya kitap okumadıkları ya döne döne aynı şeyleri okudukları ya da işlerine gelmeyen bilgileri görmezden geldikleri için şimdi adını vereceğim kitabı bilmez. (Bu köşenin sadık okurları ise bilir, çünkü daha önce sözünü ettim.)
Kitabın adı: " Dante'den McLuhan'a 24 Başyapıt Üzerine Konuşmalar " (Yapı Kredi Yayıncılık, Salı Toplantıları 2001-2002)
Bakın Prof. Ortaylı neler diyor:
*"Bir toplumda kitap okumak kuşkusuz ki belirgin katkıları olan bir gelişmedir ama kitap okumakla da bir toplum bir yerden bir yere gelmez. Bütün Ortadoğu'da 150 yıldır, en çarpıcı devrimleri gösteren toplum Türklerdir. Ve Türkler bütün Ortadoğu toplumları içinde en az okumuş olanlardır. En az kitap basandır, en az tercüme yapandır. Yani iş kitap okuma, iyi kitap çevirme, iyi kitap yazma gibi bazı kriterlere bağlı olsaydı hiç şüphesiz ki İran'ın, Lübnan'ın ve Mısır'ın bizim çok önümüzde gitmesi gerekirdi."
Prof. Ortaylı daha neler neler diyor. Örnekler vererek ve karşılaştırmalar yaparak, "basılı kitabın", Batılı toplumların modernleşme-aydınlanma süreçlerinde hiç de iddia edildiği kadar ve gibi etkili olmadığını gösteriyor.
Şimdi bu yazdıklarıma itiraz edenler ve " Sen kitap okunmasına karşı mısın " diyenler çıkacaktır. Cevabım:
1) Benim hayatım kitap okumakla geçti. Kitaplarımı koyacak yer bulamıyorum. Bir kısmını okullara gönderiyorum.
2) Yazdıklarımı eleştirebilmek için önce yukarıda sözünü ettiğim kitabı alın ve hiç olmazsa İlber Hoca bölümünü okuyun. İşkembe-i kübradan atmak, ilkokul düzeyindeki bilgilerle sallamak yok! Önce okuyun, ondan sonra tartışalım.
3) Bu konuda elimde sürüyle malzeme var, ilgilenen olursa devam ederiz.