Özellikle futbol yorumcularının sıkça başvurdukları bir ' çıta demagojisi' vardır. Bu numarayı daha çok sevmedikleri teknik direktörler ve kulüp başkanlarına karşı kullanırlar.
Tezgah şöyle işler... Önce bağıra çağıra, " Bu takım kesinlikle şampiyon olur, yeter ki büyük düşünülsün, herkes ortaya yüreğini koysun " derler.
Taraftar bu lafa bayılır. Çünkü o da zaten takımının başarısını görmek istemekte, başka bir olasılığı aklının ucundan dahi geçirmemektedir.
Eğer takım gerçekten şampiyon olursa ne ala; yorumcumuz " Ben söylemiştim " diyerek böbürlenir. Ama aslında içi kan ağlamaktadır çünkü sevmediği başkan veya hoca başarılı olmuştur.
Peki ya takım şampiyonluğu kazanamazsa? İşte asıl o zaman yorumcumuza gün doğar. Beğenmediği kişileri yerden yere vurur. Onları vizyonsuzlukla, yüreksizlikle, korkaklıkla suçlar.
Tezgahı anladınız: Önce çıtayı yüksek bir yere asıyorsunuz... Sonra da bunun altında kalmayı başarısızlık ilan ediyorsunuz.
Tabii bu durumda üzgün ve kızgın taraftar, yorumcuya, " İyi de kardeşim sen hangi akla, hangi ölçüte ve mantığa göre çıtayı oraya koydun " diye sormuyor.
Bunu unutmadan gelelim Avrupa Birliği tartışmalarına...
Belli oldu:
Bu çıtalı demagoji şimdi de AB müzakere süreci için kullanılacak.
Mesela adamın biri şöyle diyor: " 4 Ekim'de zengin olacağımızı sanıyordum; bir şey değişmedi. " İşte aynı numara! 4 Ekim'de zengin olacakmış. Ama olamamış. O halde AB bir işe yaramazmış.
AB'nin işi gücü yoktu, beyefendiyi zengin edecekti. Peki sen ne yaptın AB için? Ne yaptın da zengin olmayı hak ettin? AB karşıtları çıta demagojisini sürekli kullanacak. İnanmayın. Palavralara kulak asmayın. Gözünüz ekonomide olsun. Refah düzeyi arttıkça onlar somurtacak, siz güleceksiniz.