Haberi biliyorsunuz: Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül geçenlerde askerliğin iki üç ay kısalabileceğini açıkladı.
Ardından Genelkurmay bir açıklama yaptı: "Böyle bir çalışmamız yok."
Buradaki çelişki birçok açıdan yorumlandı. Ama bu ve benzeri demeçlerin askerleri; yani erleri, onbaşıları, çavuşları nasıl da gerilime soktuğundan kimse bahsetmedi. Şöyle:
Kışla 'kapalı' bir yerdir. Oradaki gündelik hayat, dışarıdakinden farklıdır. Zaman değişik akar kışlada. Uyulması gereken kurallar başkadır. Bu yüzden hapishane, akıl hastanesi, toplama kampı ve yaşlılar eviyle birlikte kışla, sosyologların özel ilgi alanına girer. (Ara notu: 'Kapalı yaşam' literatürünün en ilginç konularından biri de çıplaklar kampıdır.)
Askerlik iyidir hoştur, kendine has güzellikleri vardır ama nihayetinde her asker 'şafak' sayar. Bir an evvel bu zorunlu görevi tamamlayıp evine dönmek ister.
Kapalılık duygusu ile bu dönme arzusu birleştiğinde kendine has bir söylenti mekanizması oluşur. Her ay, 'Abi askerlik kısalıyormuş, bizi erken bırakacaklarmış' diye laflar dolaşır.
Bunların kaynağını sorduğunuzda 'Arkadaşın eniştesi Ankara'daki sağlam bir kaynaktan duymuş' türünden muğlak cevaplar alırsınız.
Ancak bu kez durum farklı: Ortada Bakan Gönül'ün kapı gibi demeci var. Gazetelerin kupürleri var.
Size garanti veririm: Şu anda askerin bulunduğu bütün mekânlarda sadece ve sadece bu konuşuluyor. Genç yürekler havalanmış durumda. Kimse Genelkurmay'ın açıklamasını duymak, görmek istemiyor.
Ben geç yaşta askere gittim. Ayrıca bu tür söylentilere hazırlıklıydım. Ancak ben bile 'Askerlik kısalıyormuş' laflarını işittiğimde duygusal açıdan etkileniyordum.
Yapmayın! Yazıktır! Günahtır! Hazırlıklarınızı bitirmeden, uygulama aşamasına gelmeden böyle demeçler vermeyin. Askere eziyet etmeyin.