Yavuz Donat, Süleyman Demirel ile devleti, derin devleti, siyasetteki gidişatı konuşuyor. Önemli saptamalar yapıyor tecrübeli politikacı. Mutlaka okuyun.
Ancak bir noktayı anlamadım. Şöyle diyor Demirel: "Menderes jakobendi... Ben de öyle... Tayyip Erdoğan da jakobendir." Demirel jakobenliği "Millet bana yetki verdi, istediğimi yaparım, yetkiyi kimseyle paylaşmam" anlayışı olarak tanımlıyor.
Peki bu tanım doğru mu? Önce sözlükler arasında şöyle dolaşalım....
Türk Dil Kurumu sözlüğü, kökeni 1789 Fransız İhtilali'ne dayanan jakobenliği "Tepeden inmecilik" olarak tanımlıyor. Devrimcilikte aşırıya gidenlere jakoben deniliyor. Aydınlanmacı fikirleri yaymak için şiddete başvuran cumhuriyetçiler için de bu terim kullanılıyor.
Benim bildiğim Türkiye'de göğsünü gere gere, "Ben jakobenim" diyen bir kişi var: Mümtaz Soysal. (Bakınız: Cogito dergisi, Cumhuriyet sayısı.) Soysal, cumhuriyetçi anlayışı, rasyonalizmi, pozitivizmi, Kemalizmi gerektiğinde zora başvurarak kabul ettirmeyi onaylayan, isteyen bir siyasi çizgidedir.
Ve yine benim bildiğim: Menderesler, Demireller, Özallar, Erdoğanlar bu anlayışa karşıdırlar. Halkın oyuyla iktidara gelen bu politikacıların "siyasi gücü" diğer bazı devlet kurumlarıyla paylaşmak istememeleri onları jakoben yapmaz. Çünkü onlar daima meşruiyetlerini halka dayandırmaya çalışmışlardır. Türk jakobenler (ki çoğunluğu Kemalistlerden oluşur) ise özel durumlar hariç böyle bir ihtiyaç duymaz!
Demirel, jakobenlik tanımını bir daha gözden geçirsin... Çünkü bana kalırsa o hiç jakoben olmadı.