Radyo Televizyon Üst Kurulu ve onun başkanı Fatih Karaca bir kere daha gündeme oturdu. Niye? Çünkü 'reality show' denilen programların engellenmesi, hatta yasaklanması söz konusu.
Bazıları Karaca'nın bu çıkışının ardında AKP hükümetinin olduğunu söylüyor. Gerçek mi, değil mi bilmiyorum ama mümkündür. Asılsız da olsa makul bir iddia. Zina olayında olduğu gibi, hükümet bir kez daha muhafazakâr kesimlerin gönlünü almaya, onlara şirin gözükmeye çalışabilir.
Ancak ben başka bir noktanın altını çizmek istiyorum: Hükümet, TSK, MİT, Cumhurbaşkanı...
Devletin herhangi bir kurumu böyle bir talepte-telkinde bulunmuş olabilir. Hatırlarsanız, daha önce MİT, 'televole' programlarından yakınmıştı.
Ne var ki onlar böyle bir baskıyı yapsa da, yapmasa da sonuç değişmez: RTÜK her halükârda ceza vermek zorunda!
Çünkü Fatih Karaca ve çalışma arkadaşlarının iş yapıp yapmadığını anlamanın tek ölçütü cezadır. Kaç radyoyu uyardı, kaç kanalı kapadı? Bunun dışında başarı performansını ölçecek bir değer yok ki!
Bana inanmadınız mı? O halde gelin şu soruyu cevaplandırın: Şimdiki başkan Fatih Karaca mı daha başarılı, yoksa eski başkan Nuri Kayış mı daha başarılıydı? Nasıl ölçeceksiniz? Dediğim gibi: Kaç tane ceza verdiğine bakacaksınız. Hiç ceza vermediyse, çalışmamış; sürüyle ceza verdiyse, çok çalışmış demektir!
Yani: Ne şikâyetlerin önemi var, ne de kurumlardan gelen telkinlerin... RTÜK ceza kesmek zorunda olan bir kuruluş. Bugün 'reality show'ları yasaklayacak, yarın başka tür programları. Çünkü görevi bu, kuruluş mantığı bu...
Üstelik bütün bunları TV'lerin reklam gelirinden kesilen trilyonlarla yapıyor.