Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ADALET CİNGÖZ

Pamuk, Nobel'li dördüncü yazar

Yağmuru görünce kabuklarından fırlayan, ağır adımlarla ilerleyen sümüklü böceklere basmamaya dikkat ederek Boğaz sırtlarına doğru tırmanıyorum. Yemek davetinde önemli bir isim var. Türkiye'yi Türkler'den iyi bilen gezgin yazar John Freely. Freely, eski büyük bir içkici olarak artık sadece su ve soda içse de sohbete küsmüş alkoliklerden değil. Berrak bir hafızası var. Bütün geçmişi, evsahibinin sofraya serdiği Osmanlı mutfağı gibi önümüze seriyor. Bütün bohemleri anıyor. En çok da Hayalet Oğuz'u. Eskiden Bebek'in nasıl tüm sanatçılara evsahipliği yaptığını anlatıyor. Balıkçıların karnını doyurduğu sanatçıları. Bugün Lucca'lı Bebek'ten epey farklı. Söz İstanbul'dan Orhan Pamuk'a geliyor. Pamuk'un bu topraklarda edebiyat Nobel ödülünü alan dördüncü yazar olduğunu söylüyor Freely... Nasıl yani? Diğerleri kim? Saymaya başlıyor. "Önce Seferis 1963'te, Elytis 1979'da, Elias Kanetti 1981'de ve en son Orhan Pamuk 2006 yılında" diyor. "Seferis Urla'da, Elytis Girit'te, Kanetti Rusçuk'ta doğmuşlardı" diye ekliyor. Üstünde uzun uzun düşünmek gerekiyor galiba bu açıklamanın. Düşünmek ve edebiyatın devletlerden ve anayasalardan bağımsız bir coğrafyası olduğunu idrak etmek... O gece lokum tadındaki zeytinyağlı dolmalardan kaç tane yedim bilmiyorum. Kavaklıdere'nin ödüllü kırmızı Pendore'si de cabası... Dönüş yolunda birkaç tane salyangoz ezmiş olabilirim. İstemeden... Tıpkı istemeden katıldığım doğumgünü partisi gibi. Tam önünden geçtikten sonra Urban'ın... Aretha Franklin'in Think'i çalıyor, herkes "freedom/özgürlük" diye bağırıyor. Kartal Sokak'ta çılgınlar gibi dans ediliyordu. Urban'ın hemen yanında açılan Şebeke'de, Ayşegül Sönmez'in doğumgünü partisi varmış meğer. Aikido kimonosu mu desem, sabahlık mı üzerinde... Yanında Yahşi Baraz, en son Miami Vice dizisinde Don Johnson'ın giydiğini gördüğüm desenli ipek gömleğiyle. Şarkıcı Sema, Komet, Ahmet Soysal, Kemal Yılmaz, E. Emine, Berna Has, Cem Erciyes, Kültürazzi, Zilberman çifti... Kalabalık beni de oturttu arasına. Sonra o pembe şey geldi. Gül suyu kılıklı. Ünlü şef Maksut, namıdiğer Max özel olarak hazırlamış bu içkiyi. Sonrasını hatırlamıyorum. Uyandığımda Heybeliada'daydım. Halki Palace otelinin geveze papağanı Koko başucumdaydı. Kedi taklidi yapıyordu. Arada günaydın diyordu. John Freely'den sonra sıra Koko'daydı. Eski Heybeli'yi anlatacaktı, heybetli Heybeli günlerini...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA