Yüksel Arslan'ın deyişiyle "Tımarhane"de geçtiğimiz cuma kimler yoktu ki... Yüksel Arslan, dışarıdaki masalardan birinde yerini almış, bir yandan röportaj veriyor bir yandan da kitabını imzalıyordu. Arslan'ın kitap imzalaması bir seremoni. Kesinlikle içtenlikler, sevgilerimle gibi klişe metinler içermiyor. Kişiye özel bir arture yaparak imzalıyor kataloglarını... Dışarıda masa bulamayınca içeriye yöneldim. Bir de baktım içerideki uzun gri masaların birinde, ünlü mimar Han Tümertekin oturuyor. Uluslararası şöhrete sahip mimar acaba ne yiyor diye özellikle dikkat ettim. Tamirane'nin günlük çıkan tabldotu İzmir köfte yiyordu cacık ile... Tümertekin'in mimari tasarımında yerellik kaygısı yok ama yemek seçiminde var demek diye düşündüm. Lozan'dan öğrencileriyle birlikte Bilgi'de ders vermeye gelmiş meğer...
Yüksel Arslan'la oturdum daha sonra... Arslan, söyleşi yapmaktan fena halde bıkmış. "Hep aynı sorular" geliyor. 12 düğme yapacağım "neden gelmediniz o kadar yıl?" sorusu diyelim iki numara, hemen ona basacağım, "İstanbul'u özlediniz mi" sorusu on bir numara ona basacağım anlatacak..." diyerek Kubrickvari fütürist bir espri yaptı. Arslan, yıllar sonra döndüğü İstanbul'da sadece gazetecilerin aynı sorularından bıkmamış, koleksiyonerlerin kıyasıya arture serisi Kapital'den ne kaldıysa almaya çalışmalarından da sıkılmış.
O gün Tamirane'de örneğin Ömer Dinçkök, kalan Kapital'lerin peşindeydi. Ne yapıp edip dört Kapital'i almaya çalışıyordu. Marks görse ne derdi acaba diye iç geçirmenden edemedim, Kapital arturelerinin böyle birdenbire Türkiyeli koleksiyonerlerin arzu nesnesi olmasına... Fransız Lyon Bienali direktörü Thierry Raspail, özel bir davette Arslan'ın 39 yıl Paris'te olmasına karşın onu tanımama-sıyla ilgili özür dilemiş. Arslan, onu teselli etmiş. Santralİstanbul'u terk ettik. Çiçek Pasajı'nda tarihi ve geleneksel bir buluşma bizi bekliyordu. Öğlen on ikide başlanılmış rakı sofrasında kimler yoktu ki...
Fularlı şıklığıyla Mücap Ofluoğlu, şair Metin Fındıkçı, şair eleştirmen Cevat Çapan, Fethi Naci'nin sevgilisi avukat Lale Dalgıçoğlu, çevirmen Selahattin Bağdatlı, Ali Akay'ın babası balıkçı Nuri, şair Sinan Fişek ve Besim Dalgıç'lı sofra, Yüksel Arslan'la tamamlandı. Cevat Çapan'ın "oturmayarak hafif meşreplik yapma" sözleriyle ekibe bir süre ben de katıldım.
Gündüz biralarını bu büyük içkicilerle devirmek ne yalan söyleyeyim iyi geldi. Bu sarhoş zihinle, Nişantaşı Kare Sanat galerisinde, Sedef Hatapkapulu'nun sergi açılışındaki yerimi aldım. Hatapkapulu'nun Kaburgalarım, Kalbim Pişmemiş Yumurta ve Kalp ve Nefes Borusu resimlerinin boya denizine daldım da daldım... Sanatta, her şeyin temsili ve anlatıcı, gerçeğin ilüstrasyonu olduğu şu dış dünya tasviri bolluğunda bir değişiklik yapıp Hatapkapulu'nun resimlerini izlemeyi hepinize tavsiye ederim...