Erzincan'ın
dokuz ilçesinden biri olan Kemaliye'nin eski adı Eğin... 'Cennet bahçesi, cennet gibi yer' anlamına gelen bu isim Eğin halkının Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal'e verdiği desteği açıklaması üzerine Kemaliye olarak değiştirilmiş. Yemyeşil doğası, gürül gürül akan nehirleri ve bol oksijenli havası ile Kemaliye cennet gibi bir yer. Kemaliye'deki ilk sabahımızda otelimizin balkonundan izlediğimiz Fırat Nehri ve yemyeşil doğa bize "Günaydın" diyerek, adeta "Zaman kaybetmeden keşfe çıkın" diye fısıldıyor... Bu sese kulak veriyoruz... Kemaliye sokaklarında ilk dikkat çeken şey; dağlardan gelen suyun ilçenin ortasında gürül gürül akması... Akan su daha sonra Fırat nehrinin büyük bir kolu olan Karasu nehrine karışıyor. Yörede dağlardan gelen bu suyun ilçeye doğal bir güzellik katmakla birlikte bereket getirdiğine de inanılıyor. Kemaliye bu nehrin kıyısına yerleşmiş bir ilçe. Sokakları gezerken en çok Kemaliye'ye özgü evlerin ve konakların kapı tokmakları dikkatimizi çekiyor. El yapımı bu tokmaklar birbirinden farklı desende ve özel bir işçilikle yapılmış. Her evde iki tokmak yer alıyor. Küçük olan tokmak kadınlar, büyük olansa erkekler tarafından kullanılıyor. Böylece çıkardıkları seslerle gelen kişinin kadın mı, erkek mi olduğu anlaşılıyor. Bu güzel evlerin ve tokmakların fotoğraflarını çekmeyi ihmal etmeyerek ve kokusu tüm sokakları saran yöreye özgü ekmeklerden yemek için ekmek fırınlarına girip çıkarak Lökhaneye varıyoruz. Burada Erzincan'ın meşhur lök tatlısı yapılıyor. Lök, tamamen organik ceviz ve kurutulmuş dutun ezilerek birbirine karıştırılması ile hazırlanıyor. İçine çok az şeker ve yağ ekleniyor. Bu tatlıda dut ağacının altına serilen örtüye dökülen dutlar kurutularak kullanılıyor. Kemaliye sokaklarının vazgeçilmezi olan dut ağaçları arasında, bu özel meyvenin tadına baka baka yürüyerek yukarıya doğru tırmanıyoruz ve ilginç bir yola geliyoruz. Yol boyunca direklere asılı tabelalarda maniler yazılı olduğu için bu yola Mani Yolu deniyor. Manilerle ilgili en çok dikkatimizi çeken özlem ve gurbeti içeren duygularla yazılmış olmaları. Bu yol bizi güllerle dolu bir çay bahçesine götürüyor. Yaklaştıkça kulağımıza gelen yöreye özgü türküler eşliğinde oturduğumuz çay bahçesinde kahve ve çay keyfimiz Fırat nehri manzarasıyla bütünleşince tadına doyum olmuyor. Akşam Kemaliye'yi gezmenin verdiği tatlı yorgunluğumuzu üzerimizden atmak için gittiğimiz, Folklor ve Turizm Derneği tarafından icra edilen ve tarihi kültür merkezi binasında gerçekleştirilen fasıl dinletisi bize unutulmaz anlar daha yaşatıyor.
TÜRKİYE'NİN İLK DOĞA TARİH MÜZESİ
Gezimizin ikinci gününde rotamızı Kemaliye'ye gelme sebeplerimizden bir tanesi olan dünyanın ikinci büyük kanyonu Karanlık Kanyon'a çeviriyoruz. Fırat nehrinin yüzyıllar boyu akarak sarp kayalıkları aşındırması sonucu oluşan ve Karasu tabanından ortalama 400-450 m yükseklikteki iki dik yakanın birbirine paralel olarak yaklaşık 8 km boyunca aralıksız olarak ilerlediği, muhteşem bir kapalı eko sisteme sahip olan Karanlık Kanyon, Grand Kanyon'dan sonra dünyanın ikinci büyük kanyonu. Özellikle yaz aylarında ve hafta sonları düzenlenen tekne turlarından birine katılarak bu olağanüstü doğa olayını canlı yaşayarak ve yaban keçilerini görerek unutulmaz bir an yaşaya bilirsiniz. Gezimize devam ederken Kemaliye'nin biraz dışında kalan, Şair Ahmet Kutsi Tecer'in doğduğu ve Orda Bir Köy Var şiirine konu olan Apcağa Köyü'ne gidiyoruz. Çocukluğumda böyle bir köyün sadece şarkılarda var olduğunu sanırdım. Meğer gerçekten böyle bir köy varmış... Köy içinde bulunan eski konakları, taş fırını ve köy meydanını gezerek, köyden yukarıya doğru çıktıkça Şahin Tepesi'ne ulaştık. Buradan Kemaliye'yi 360 derecelik manzara ile seyrederek çay keyfimizi yaptık. Kemaliye Kent Tarihi Müzesi ile devam eden gezimizde Türkiye'nin ilk Doğa Tarih Müzesi'ne de gidiyoruz. Kemaliyeli olan, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Demirsoy'un katkıları ile kurulan müzeyi geziyoruz. Müzede başta Kemaliye olmak üzere Erzincan ve yurt genelinde yaşayan canlı türleri sergileniyor. Üç yıl önce başlayan ve 38 bilim adamının desteği ile oluşturulan proje kapsamında, Türkiye'nin dört bir yanından toplanan canlı türleri, bir yıl gibi kısa bir sürede bir araya getirilmiş. 800 adet bitki türü, yüzlerce su ürünü ve 2 bin civarında böcek türünün yanı sıra fil fosilinin de bulunduğu müze oldukça etkileyici.
KEMALİYE'DE NE YEMELİ:
Lökhane'de Lök tatlısını mutlaka tadın, organik tarım yapıldığından bahçelerde toplanan taze meyve ve sebzenin tadına bakmalısınız. Bu meyvelerin başında dut gelmektedir. Eğin leblebisi, pekmez, reyhan kurusu, şerbetler, dibekte dövülmüş çedene (menengiç) kahvesi gibi lezzetler de bulunmakta.