Londra Olimpiyatları tüm dallarda müthiş bir mücadeleye ve üst düzey seyir zevkine sahne oldu. En önemli ilk iki branş olan atletizm ve yüzmede çok çekişmeli yarışmalar yapıldı, rekorlar kırıldı. Tabii yine en çok konuşulan isim Usain Bolt oldu. Ama bizim açımızdan 1500 metre kadınlar finali tarihi bir geceydi. Atletizmde olimpiyatlarda ilk defa altın madalya kazanıp İstiklal Marşı'nı dinletmemiz gerçekten çok büyük bir olaydı. Önce Aslı'yı sonra Gamze'yi yürekten kutluyorum. Madalya kazanamasa da zorlu yarışta iyi bir yarış gösteren Nevin'i de tebrik ediyorum. Olimpiyatların ilk 10 gününde içimiz bir hayli buruktu. Neyse ki sonunu iki altın, iki gümüş, bir bronzla kapattık. Bana göre olimpiyatlarda en büyük hayal kırıklığını halter ve güreşte yaşadık. Bunun yanında tekvandoda altın madalya kazanan Servet Tazegül, gümüş kazanan Nur Tatar ve güreşteki bronz madalyayı getiren Rıza Kayaalp'i de kutluyorum.
Her alanda varız
İlk defa katıldığımız takım sporlarında da iyi mücadele sergiledik. Kadınlar basketbolda çeyrek finalde Avrupa'da ekol olan Rusya'ya çeyrek finalde 3 sayıyla kaybettik. Dünyada kadın voleybolu artık çok zorlu karşılaşmalara sahne oluyor. Birbirine yakın rakip sayısı çok fazla. Brezilya'yı ilk maçta elimizden kaçırdık, ABD'yi gruptaki son maçta yenebilsek Brezilya elenip çeyrek finale kalamayacaktı. Amerika bizi yenince çeyrek final vizesi alan Brezilya finalde altın madalyanın sahibi oldu. Fazlaca servis kaçırmalar ve kritik anlardaki ufak tefek hatalar nedeniyle Londra 2012'ye erken veda ettik. Ama çok gelişme kaydettiğimizi ve her takımla başa baş mücadele ettiğimizi göz ardı etmeyelim. Son bir paragraf da olimpiyat organizasyonuyla ilgili açmak istiyorum. Birkaç yer hariç tesisleri umduğum gibi bulamadım. Organizasyon ise kusursuzdu. Çok sıkı güvenlik önlemleri vardı ama rahatsız edici değildi. Ulaşım ise dört dörtlüktü. Açılış seremonisini beğenmemiştim ama kapanış töreni bana göre mükemmeldi.