Akhisar'ı 6 golle geçen G.Saray; Karabük'te deplasman kayıplarına yenisini ekledi.
Drogba'nın 89. dakikada oyundan alınmasına verdiği tepki maça damga vurdu. Ters giden bir şeyler var gibi...
Psikolojik bir sebep var. Bu; her dönemde, her takım için geçerli. Senin hafta arasında Avrupa maçın varsa, hele de bu Avrupa maçını Chelsea ile oynayacaksan, bütün dünyanın gözü bu maçta olacaksa; yani bir vitrin maçıysa, her futbolcu o maçta oynamak ister. O maçta, çok iyi oynamak ister. O maçta, en iyi halinde olmak ister. Bunun için de 3 gün evvelki yerel maçta kendini riske etmeyi, kendini fazla yormayı göze alamaz.
Bu yüzden de böyle kritik, önemli Avrupa maçları öncesi; o maçı oynayan takımlar, kendi ligindeki maçlarda aynı ölçüde başarılı olamaz. Bu hafta, Chelsea de yenildi. Ama bu, 'Chelsea yenildi; çok kötü durumda' anlamına gelmez. Chelsea, bütün ümidini Şampiyonlar Ligi'ne bağlamış. Önünde, favori olduğu ve çeyrek finale çıkacağı bir maç var. Chelsea'li futbolcuların, Chelsea'li teknik adamların da kafasında; İngiltere Ligi'nden fazla, Şampiyonlar Ligi olduğu meydanda..
TAKIM OLDUKLARI GÖRÜLDÜ
Kimse Karabük ya da Aston Villa maçlarına bakıp Galatasaray- Chelsea değerlendirmesi yapmasın. Bunlar; ayrı ortamlarda, ayrı amaçlarda, ayrı kafalarda oynanmış maçlar... Karabük maçının ortaya koyduğu bir gerçek var: 'Galatasaray' diye bir takım kalmamış ortada... Futbolcular, birbirleriyle dost değiller; arkadaş değiller. Aynı renk formaları giymek, insanları takım yapmıyor. Ayrı ayrı insanlar vardı sahada...
Fenerbahçe maçından bir sahne... Sow ağlayarak kenara gelirken; hemen hemen bütün Fenerli oyuncular, teselli etmek için yanına koştu. Sow'un kaçırdıkları, çok kritik goller. Takımın başına, çok işler açacak goller... Buna rağmen bütün Fenerbahçe takımı, Sow'un üzüntüsünü nasıl paylaştığını gösterdi. Hem Sow'a gösterdi, hem tribünlere gösterdi; hem de ekran başındakilere gösterdi. İşte takım bu... Kaybetsen de takımsın.
Galatasaray'da Drogba sözüm ona takımın lideri... Maçın başında etrafına toplanıyorlar; anlatıyor, ediyor falan... Dünyanın en aptalca kararıyla 89. dakikada oyundan alınırken; bir tane Galatasaraylı futbolcunun herhangi bir reaksiyonunu hatırlıyor musunuz! 'Aptalca' derken, kastım şu: Mantığı olmayan bir hareket, aptalcadır. Sayın Mancini bana, 'Yaptığım değişikliğin bir mantığı var ama sen anlamadın' desin. Aklıma gelen tek ihtimal, ihtimal dahi vermek istemiyorum; 'Mancini bütün Galatasaray camiasına şov yaptı. Drogba'yı aşağılayarak, takımın lideri olduğunu gösterdi.' Böyle bir şeye
CHELSEA İYİ DURUMDA DEĞİL
ihtiyacı mı var Mancini'nin!.
Galatasaray'daki durum, Şampiyonlar Ligi'ndeki Chelsea maçına nasıl yansır? Londra'da vitrin maçına çıkacaklarını söylediniz ama çabuk unutulacak bir sorun gibi de durmuyor.
Galatasaraylı oyuncular, çok iyi biliyorlar ki Chelsea maçı; bu sene, büyük olasılıkla Avrupa'daki son maçları... Özellikle de transfer arenasında görünmek için son maç... Avrupa'da kimse, Galatasaray-Erciyes maçını izlemez ama Chelsea-Galatasaray maçını, bütün dünya izleyecek ve 'Galatasaray'da, şöyle biri var' denilebilir. Bu kadar basit.. Chelsea, iyi durumda değil. İyi bir Galatasaray, bu turu geçer. Chelsea kötü ama kendine o kadar güveniyor ki İstanbul'da ikinci yarıyı, nasıl oynadığını gördük. Burada bitirebilirlerdi.
Yürekli bir Chelsea, yürekli bir Mourinho; Arena'da işi bitirebilirdi. Hiçbir riski göze almadı Mourinho; 'Aman ne olur, ne olmaz; kazaya uğramayalım. Biz, Londra'da bitirelim işi' dedi. Onun için bu maç, her şeyin olabileceği bir maç... Şansın da önemli bir rolü olacak; hakemin de önemli bir rolü olacak. Kaleciler, maçın kaderinde önemli roller oynayabilir. İkisi de kurtarma açısından, her şeyi yapabilecek çaptalar ama ne yiyecekleri de belli olmuyor! İnşallah onlarınki yer de...
TFF İSTATİSTİKLERİ YASAKLAMALI...
G.Saray'da bu hafta, eleştirilerin odağında Selçuk İnan vardı...
Selçuk İnan, bir oyun öldürme müdürü... Türkiye'den giden ve futbolun nasıl oynandığını, İngiltere'den öğrenen Tugay'ın eski hali... Ve baktım; bu hafta Yekta da Selçuk gibi oynuyor. Ben TFF'nin yerinde olsam istatisleri yasaklarım. Açın bakın istatistiklere; G.Saray'ın en başarılı oyuncusudur, Selçuk! Çünkü santradan aldığı topu; dönüp Muslera'ya verirsen, istatistiğe 'iyi pas' diye geçiyor. Çünkü top, rakibe gitmemiş oluyor o zaman... Ama santradan aldığın topu, savunma arkasına doğru koşan Burak'ın önüne atarsan, gol pası verirsen ama Burak'tan evvel rakip kaleci ya da rakip bek, topa ayağına koyup golü önlerse; top rakibe gittiği için 'kötü pas' diye yazılıyor!
Özge Aydın